Andımız, ittifaklarımız…

A -
A +
2018 Ekim’iydi… Millet ittifakı, bir yandan seçim ortağı HDP ile Anayasa taslağı hazırlarken, öbür yandan bu birlikteliğin gaz sıkışmasını yaşıyordu. Gözler üzerlerinden çekilmeli, Başkanlık seçimini kazanan Cumhur İttifakı mahallî seçime kadar bölünmeliydi. Danıştay 8. Dairesi devreye girdi. İlkokullarda ‘öğrenci andı’ okunmasını kaldıran yönetmeliği iptal etti. AK Parti karara sert çıktı, itiraz edileceğini açıkladı. MHP ise kararı destekledi, AK Parti’ye karşı çıktı. İş büyüdü, büyüdü… Liderlerin grup toplantılarında “Artık ittifak yok” açıklamasına kadar dayandı. O günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözleri tarihin kayıtlarına geçti; -Bu metin (andımız) bu ülkede ezanı Türkçe okumak, okutmak isteyenlerin eseridir. (İkisi de Reşit Galip’e ait)-İçerik itibarıyla bu milletin kendisini, bu milletin kültür, medeniyet anlayışını ortaya koyan bir metin değil. Bizim andımız, İstiklal Marşı'mızdır ve İstiklal Marşı'mızla beraber yolumuzla devam ediyoruz. -Ben Türk'üm ama Türkçü değilim. Eğer böyle yaparsak biz kendi değerlerimizle çatışırız. Dinimiz İslam’la çatışırız.-"Atatürk'ü kendi ideolojik saplantılarına kalkan yaparak mirasını yağmalayanlar, resmini vefatının hemen ardından paramızdan ve okullardan kaldıranlar, İş Bankası hisselerini gasbedenler bunlar. Bunların Türkiye'de zulümden, baskıdan, darbeden, bu ülkenin genç nesillerinin zihinlerini iğdiş etmekten başka hiçbir mirasları yoktur. (İnönü dönemine atıfla)             *** Zaten kararın hemen ardından birileri, “Andımızı yazan Reşit Galip’ti… Andımız geri geldi… Reşit Galip’in Türkçe ezanı da geri gelsin” demeye başlamıştı. Cumhur İttifakı’nda sert rüzgârlar eserken, PKK ve FETÖ merkezli tartışmaların odağındaki CHP ve İyi Parti rahatlamıştı. Aslında gizli ortakları HDP de ‘andımız’ın ardında durmazdı ama bir el onları susturdu. CHP de olabildiğince sessiz kaldı, HDP’yi kaşımadı. Bu derin fikir ayrılığı HDP ile CHP-İyi Parti arasında asla kavga konusu olmadı. Çünkü özellikle büyük şehirlerde HDP’nin oylarına ihtiyaçları vardı. Derin yara alan Cumhur İttifakı’ydı. Mevzu bir süre sonra söndü, Cumhur İttifakı’nda hasar onarıldı. Millet İttifakı ise bu süreçten hiç etkilenmedi. Mahalli seçimlerde neticesini aldı.             *** Aradan yaklaşık iki buçuk sene geçti. Anladık ki, meğer tam da o günlerde HDP-CHP-İyi Parti-Saadet dörtlüsü Anayasa’dan Türklüğü de kaldıracak bir metinde uzlaşmıştı. Detayları İyi Parti’nin kurucularından olan ve partisi ile yollarını ayıran Ümit Özdağ açıkladı. PKK’nın 40 yıldır yapamadığı özerkliği masada halletmişlerdi. Taslağa göre PKK elebaşı Öcalan’a özel statü verilecek, Türkiye 25’e bölünerek federasyon kurulacak, tutuklu teröristler serbest kalacaktı. Ümit Özdağ, ‘belgeli’ bu çalışmadan 64 saatlik görüntü olduğunu anlattı. Sonra CHP’nin son Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce çekti isyan bayrağını. “FETÖ’cüleri, Sorosçuları koruyanlarla yolumu ayırıyorum. ‘Ne işimiz var Libya’da?’ deyip Mavi Vatan’ı kavrayamayanlarla yorumu ayırıyorum. ‘Türkiye maalesef Azerbaycan’a yardım etti’ diyenlerle yolumu ayırıyorum” dedi. Partisinin ve Millet İttifakı’nın, PKK-HDP ile iş birliğini faş etti. “Yerel seçimde İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin ve Adana’da HDP aday çıkarsa biz seçimleri alabiliyor muyduk?” diye sordu ki, bu salvoya karşı CHP sadece sustu. Tıpkı partide art arda patlayan taciz-tecavüz vak’aları; Yalova, Menemen, Ceyhan gibi belediyelerde ortaya çıkan büyük yolsuzluklara sustukları gibi. İyice köşeye sıkışan Millet İttifakı’nda asıl kırılma, 13 rehinenin terör örgütü PKK tarafından Gara’da alçakça şehit edilmesi sonrası geldi. İyi Parti’de HDP rahatsızlığı artmış, içeriden isyan sesleri yükselmeye başlamıştı. HDP’nin, terör örgütü yerine devleti yalanlarla suçlamasına CHP Genel Başkanı’nın da çanak tutması… CHP’li İBB Başkanı’nın, hakkında fezleke hazırlanan Pervin Buldan’la, İyi Parti Genel Başkanı’nı aynı mesajda paylaşması tepkinin dozunu daha da artırdı. Kavga alenileşti… İyi Parti Genel Başkanı, partisinden yükselen Pervin Buldan tepkisine kılıflar uydurup ortalığı sakinleştirmeye çalışırken, gündem değiştirmek için yeni bir mağduriyet uydurdu. Sosyal medyada yapılan "Fosforlu Cevriye" münakaşasının nasıl bir tezgâh olduğunu önceki gün Fuat Uğur yazdı. İşte tam da böyle bir çaresizlik içerisinde kıvranırlarken, Danıştay yine imdada yetişti. Zamanlı mıdır, zamansız mıdır, kesin bir şey söyleyemem ama önemli olan netice. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, iki yıl önce 8. Daire'nin aldığı kararı kaldırdı, böylece bir defter kapandı. Hem de İstiklal Marşı’mızın kabulünün 100. yılını kutladığımız günlerde. E elbet burada MHP’nin ne diyeceği belliydi. Bu konuda tavrının değişmediğini gösteren ilk parti MHP olmasına rağmen, CHP ve İyi Parti yine buradan Cumhur İttifakı’nı parçalamanın çabasına girişti. Fuat Uğur’un iddiası o ki; CHP yöneticilerinden biri HDP Eş Başkanı Pervin Buldan’ı arayıp, “Andımızın iptali ile ilgili Cumhur İttifakı’na bir operasyonumuz var. Bizim fikrimizi biliyorsunuz. Bu sebeple siz bu işe müdahil olmayın” demiş. Peki bu defa da tutar mı? Fikrimi söyleyeyim; İki sene önceki tartışmada İyi Parti ve CHP’nin, HDP ile birlikte hazırladığı ihanet anayasası ortada yoktu. Şimdi ise söylenecek çok söz var.             *** Hazır yeri gelmişken, okullarda bir zaman zorla okutulan andımızın yazarı Dr. Reşit Galip’in kim olduğunu da bilmek gerekir, değil mi? Hele ki bu kişi Yahudilerin kurduğu Alliance İsraelite’de okumuş biriyse… İnternette araştırırken Aylık dergisinin 173. Sayısından, Ercan Çifçi imzalı bir yazı karşıma çıktı. Kaynaklarıyla birlikte hayli tafsilatlı anlatılmış. Linkini de buraya bırakıyorum. Merak edip okursanız, meselenin derinini çok daha iyi anlayabilirsiniz. ..... http://www.aylikdergisi.com/haber-turkun-ruh-kokune-dusman-bir-tip-resit-galip---ercan-cifci-4266.html
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.