‘Dost’ kazığı

A -
A +
Yıllar evvel emekli bir komutanın özel sohbet esnasında sarf ettiği şu cümleyi unutmam;
“Tayyip Erdoğan mı, Abdullah Gül mü diye soracak olsanız, kesinlikle Tayyip Erdoğan derim. Hiç değilse net adam. ‘Kafasının arkasında ne var?’ diye düşünmezsiniz, yapacakları dilindedir. Fakat Abdullah Gül kapalı kutu. Onun aklından ne geçtiğini asla bilemezsiniz.” CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçenlerde yine “Dostlarımızla iktidara geleceğiz” deyince bu sözler geldi aklıma. En azından Ali Babacan’a parti kurdurma projesinin ardında eski Cumhurbaşkanı Gül’ün olduğunu biliyoruz. Yeniden Cumhurbaşkanı olma arzusunu da… Bu isim ya da isimler konusunda samimi CHP’lilerin düşüncesini gerçekten merak ediyorum. 13 sene önce Cumhurbaşkanı olmaması için yapmadığınızı bırakmadığınız Abdullah Gül ile bugün ‘dost’ olarak varacağınız hedef nedir? Diyelim ki, Erdoğan’ı iktidardan düşürmek… Ya sonra? Onun, çok eski ve köklü bir ‘dost’, hatta ‘dava arkadaşı’ olarak Recep Tayyip Erdoğan’a yaptıklarına şahit olduğunuz hâlde, siyasi menfaat üzerine kurduğunuz dostlukta nereye kadar yol yürüyebileceksiniz? Bu dostluk sadece ‘Erdoğan karşıtlığı’ üzerine kurulu ise ondan sonraki ortak noktanız ne olacak? Adaylık kendisinin hakkı iken nefsini ayaklar altına alıp Gül’ü Cumhurbaşkanlığına taşıma fedakârlığı gösteren… E-Muhtıra ve kapatma davası gibi saldırılara göğüs geren Erdoğan’ın bile hayal kırıklığı ortadayken… Bu dostluk sizi ve Türkiye’yi nereye taşıyacak, samimiyetle cevap verir misiniz?           *** Net bir cevabınız yoksa gelin beyin jimnastiği yapalım. Gül ve Babacan gibi isimler, bu coğrafyayı yöneten hâkim bir güç olduğunu, Türkiye gibi ülkelerde ancak ve ancak onlarla karşı karşıya gelmeden iktidar olunabileceğini ve iktidarda kalınabileceğini düşünüyor. Bunun sınırlarını, Erdoğan’ın hangi hamlelerinden rahatsızlık duyduklarına bakarak çözebilirsiniz. Dikkat buyurun; söz dinlemekten, uysal ülke olmaktan ve onların istedikleri çizgiden dışarı çıkmamaktan bahsediyorum. Merhum 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel diyordu ya hani; “Türkiye tam take-off yapıyor, bir el yeniden uçağı tekrar yere indiriyor.” Yine istenen bu. Dış politika, terörle mücadele, ekonomi, eğitim, aile, kültür-sanat, sağlık, tarım, sanayi, teknoloji… Hepsi içinde. Erdoğan öncesi Türkiye’yi hatırlayın. Öyle değil miydik zaten! Ha! Erdoğan ne kadarını yapabildi? Onun öz eleştirisini de kendisi yapıyor zaten. *** Erdoğan’a en çok hangi sebeple öfkelendiklerine bakılırsa, en önemli başlık bölgesel güç olma yolunda attığı adımlar. Suriye’de, Irak’ta önlerini kesiyor, Libya ve Kıbrıs’ta sağlam duruyor, Ege’de-Doğu Akdeniz’de meydan okuyor, kuzeyde Ermenistan’ı körükleyenlere ağır bedel ödetiyor. Türkiye’nin dünya savaş stratejisini altüst eden bir teknolojiye kavuştuğunu her gün boy boy uluslararası medya yazıyor. Doğu Akdeniz ve Karadeniz’den çıkarılacak yer altı zenginlikleri, tarihî İpek Yol projesinin altyapısını oluşturacak dev yatırımlar, yakın gelecekte Türkiye’yi havaya kaldıracak tahterevalli olacak. Bunu dünya görüyor. Gelgelelim ‘dostlar’ın aklındaki şu;
  • Mısır’da Mursi’nin başına gelenler ibret olsun. Trene kafa atılmaz, birlikte ne yapılabileceğine bakılır. Onları ürkütmeden ne yapabiliyorsan o kadarını yaparsın.
          *** Erdoğan’ın şu son 10 yılda başına gelenleri sayarsak, hak verebilirsiniz belki. Nitekim, Kılıçdaroğlu ile yeniden dizayn edilen CHP’nin o güçlere nasıl yaslandığına çarpıcı örneklerle defalarca şahit olduk, değil mi? Öyle olmasa, sadece halkın desteğiyle ayakta kalınabileceğine inanan bir siyaset, FETÖ’nün 15 Temmuz ihanetine “Kontrollü darbe” diyebilir miydi? Mitinglerinde PKK paçavralarının sallanmasına izin verir miydi? Terör örgütünün özerklik adı altında giriştiği ülkemizi bölme eylemine, sınırımızda PKK-PYD terör devleti kurma planına açıktan destek verebilir miydi? Bunlar oldu, çünkü o hâkim gücün, kendilerini buradan da sıyıracağını düşünüyorlardı. Haklı çıktılar, o gücün nasıl bir şey olduğu 2019 mahallî seçimlerinde görüldü. CHP seçmenine, PKK ve FETÖ’cülerle el ele coşkulu kutlamalar yaptırıldı, buna bile toplumun sesi çıkmadı.           *** Acı ama gerçek böyle. İşte bu yüzdendir ki, dost ittifak, Erdoğan’ın er ya da geç, öyle ya da böyle gideceğini düşünüyor ve gösterdiği çabanın nafile olduğuna inanıyor. “Bir gün zaten onların istediği olacak, bari güçten yana mevzi tutalım” dostluğudur bu bir nevi. Tek problem şu; Diyelim ki istedikleri oldu. Ya sonrası… Olacak şudur dostlar; bağımsızlık ve özgürlük yolunda Erdoğan’ın inşa ettiği kaleleri bir bir yıkmak. Başlayacakları yer ise başkanlık sistemi. O yüzden parlamenter sisteme dönüşü sıkça ağızlarında geveliyorlar. Terörle mücadelenin de en kısa sürede ‘tepedeki dostların’ istediği biçime evrileceğinden hiç şüpheniz olmasın. Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Libya’da ne yapacaklarını CHP’nin dış politikadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz söyledi zaten. İstanbul Havalimanı başta olmak üzere, durduramadıkları yatırımların neye dönüşeceğini de yine kendi açıklamalarında bulabilirsiniz. Risk görüyorsanız, 2023 öncesi Ayasofya’da bol bol ibadet etmenizi tavsiye ederim. Ülkeyi boşver, “Erdoğan ne olur?” derseniz... Gül’ün biraz hatırı varsa yaşamasına izin verirler. Hepsi bu kadar.           *** Dönüşü olmayan bir yolda bulunduğumuzu anlatabilmişimdir umarım. İlmek ilmek örülen dostluğun nereye varacağını okuyabildiğim kadarıyla anlatayım da üstümden vebal kalksın. Erdoğan nefretiyle kutuplaştırılan ve her ne olursa olsun umursamayan kitle, yüzde 50+1’e varacaksa yapacak bir şey yok. Bükemediğin bileği öper, olacaklara razı gelirsin. Yani… Şayet planları ve hesapları tutar ise ‘dostlar’ iktidar olur olmasına da… Türkiye’yi Türkler mi yönetir? Çok beklersiniz. Varacağınız yer burasıdır, bunu da iyi belleyin.   **********   Ooohhhh!   Varsayın ki, Fransa’dan bahsediyorum. Fransız devletinde paralel yapılar oluşmuş, ülke yönetimini ele geçirmeye çalışıyorlar. Beş sene önce fiilî olarak darbeye bile kalkışmışlar hatta… Fransız özel harekât merkezini vurmuşlar, Elysee Sarayı’nı, Fransa Ulusal Meclisi’ni bombalamışlar, Fransız halkı canlarını ortaya koyarak geri püskürtmüş. Sonra anlaşılmış ki, o gün ülke başka güçler tarafından kuşatılmış, aslında işgal gerçekleşecekmiş. Böylesine vahim bir tablodan kıl payı dönülmüş. *** Bela bu kadar da değil üstelik. Ülkenin dağlarında silahlı teröristler dolaşıyor, topraklarını bölerek devlet kurmaya çalışıyor. Bunlar da darbeden bir sene önce fiilî olarak silahlı kalkışma başlatmışlar; Fransız güvenlik güçleri, aylarca çatışıp, yüzlerce kayıp vererek şehirlerini geri almış. Bu terör örgütünün Fransa Meclisi’nde partisi var, bir de başka partilerden de çokça destekçisi… Kâbus desen, bu daha da ötesi. Fransız milliyetçisi gibi görünen partiler, özellikle seçim dönemlerinde bu örgütün partisi ile iş birliği yapıyor, onları destekleyen söylem ve eylemlerde bulunuyor. Örgütleri aklamaya, teröristleri cezaevlerinden kurtarmaya çabalıyor. Öyle bir gayret, öyle bir uğraş ki… Dur durak bilmiyor, hiçbir şey yapamasa, örgütlerin devletten temizlenmesini engellemeye çalışıyor. *** Fransız hükûmeti ise terörü ve paralel yapıları bitirmekte kararlı davranıyor. Sinsi örgütlerin devlete yeni sızmalar yapmasını ve güç kazanmasını önlemek için Meclis’e kanun getiriyor. Diyor ki;
  • Kamuya, özellikle de stratejik noktalara alınacak yeni personel şu güvenlik soruşturmalarından geçecek.
Fransız parlamentosundaki terör örgütü partisi ile iş birliği yapan partiler, bir akşam oturumu yöneten başkan vekilinin kendilerinden olmasından istifade ederek, hükûmet kanadının bir anlık boşluğundan faydalanıyor ve ülke için hayati önemdeki bu kanun teklifini reddedilmiş sayıyor. Yani, açık açık terör örgütlerinin devlete sızmasının yolunu açmış oluyor. İktidar kanadı bu alicengiz oyununu fark eder etmez harekete geçiyor ve teamüllere uyulmamasını gerekçe göstererek yeniden oylama yapıyor… Nihayetinde güvenlik soruşturması kanunu Fransa Parlamentosunda kabul ediliyor, ülke de, devlet de rahat bir nefes alıyor. Bahsettiğim ülkenin Fransa olmadığını biliyorsunuz. Maalesef ki o ülke Türkiye. Oyunu bozulan ise HDP’nin yancısı CHP ve İyi Parti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun TBMM’de dediği gibi; Ooohhh!   **************
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.