Müs(h)ilaj

Halk dilinde deniz salyası.

Bilimsel açıklaması afili;

“Müsilaj, bazı mikroorganizmalar tarafından üretilen protistlerdir. Polar bir glikoprotein ve bir ekzopolisakkarittir. Vs. vs...”

“E tamam, anladık da bunca yıldır olmayanlar niye şimdi peydahlandı?” diye sorunca mevzu anlaşılıyor.

İstanbul Üniversitesi’nin plankton araştırma laboratuvarına bir ay önce bırakılan müsilajın sonucu şöyle çıkmış;

           ***

Başınızı şişirmeye niyetim yok.

İşin özeti; Marmara’yı … götürüyor.

Bunda en büyük pay sahibinin 16 milyon nüfuslu İstanbul olduğunu söylememe gerek yok.

Haliç’in rengi değişti diye uyardığımızda “Kirlilik değil, alg” diye savundular.

“15 güne geçecek, merak etmeyin” dediler, iki ay sonra daha da beter olduğunu gördük.

Derelerin pislik aktığı videolar yayınlandı, tınlamadılar.

Daha bir yıl önce biyolojik arıtma tesisi temel atmama töreni düzenlemeyi çevrecilik diye yutturdular, bu yatırımlara israf dediler.

İstanbul’un pisliği, müs(h)il yutmuş gibi Marmara’ya aktı, çok geçmeden müsilaj patladı.

Olacağı buydu.

İki sene önce CHP zihniyetini anlattığımızda, “Yapmayın, etmeyin! İstanbul’a yazık olur” dediğimizde partizanlık yaptığımızı zannedenler vardı.

Şimdi görüyoruz neticeyi…

Birilerine ‘acı tecrübe’ olabilir ama bize değil.

İnşallah geçmişte tecrübe ettiğimiz daha kötülerini görmeyiz.

CHP budur!

Çevreciliği ağızlarından düşürmezler, çevre felaketi patlar!

Hayvanseverliği kimseye bırakmazlar, kurtaracağız dedikleri yüzlerce atı öldürürler!

“Yeşil” derler; yol kenarındaki çiçekleri, çimleri söküp, dımdızlak kuru beton bırakırlar!

Betondan şikâyet ederler, en fazla gökdeleni kendi ilçelerine dikerler!

“En fazla metroyu biz yapacağız” derler, metro inşaatını moloz doldurarak kapatırlar!

İsraftan şikâyet ederler, en fazla borcu kendileri yığarlar!

Şatafattan dem vururlar, kendileri kral hayatı yaşarlar!

Liyakatten bahsederler, partizanlığın âlâsını yaparlar!

Ayrımcılıktan söz ederler, kendi yandaşlarını kadrolara doldururlar!

“Temiz kentler” derler, çöp dağları oluştururlar!

Hülasa, bir dedikleri vardır, bir de yaptıkları.

Türkiye’nin müsilajdan daha büyük derdi vardır.

Onun da adı bellidir.