Size güzel haberlerim var

A -
A +
Merkez Bankası kasasının boşaldığını, Kısa Çalışma Ödeneği için bile para kalmadığını iddia edenlerin yalanlarını hatırlıyor muyuz?
 
“Öldük, bittik, mahvolduk” diyorlardı!
 
Hükûmet hepsine ‘uygulamalı’ cevap verdi.
 
Kısa Çalışma Ödeneği süresini üç ay daha uzattı ve “olmadığı iddia edilen” para tıkır tıkır ödendi çalışanlara.
 
Devlet, dünyadaki ve etrafımızdaki bunca belaya rağmen, AK Parti öncesi emekli parasını bile ödeyemeyen koalisyonlu yılları çoktan geride bıraktığını gösterdi cümle âleme.
 
Merkez Bankasının döviz rezervi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi oldu, en son 120 milyar dolar olarak açıklandı.
 
Keza bu yılın ilk altı ayında yüzde 21,7’lik rekor büyüme ile İngiltere’den sonra dünyada ikinci olduk.
 
Hani üretim yoktu, para betona gömülüyordu ya birilerine göre!
 
Bu rekor büyümenin yüzde 57’si yatırımlar ve dış talep kaynaklıydı.
 
Zaten art arda rekorlar kıran ihracat rakamları da bunu teyit etti.
 
Ağustos ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 52 artışla 18,9 milyar dolar oldu.
 
Son 12 ayın rakamı; 207,5 milyar dolar.
 
Üretim yoksa şayet yurt dışına asfalt yolları, beton köprüleri, binaları mı sattık, niye susuyorsunuz?
 
***
 
Geçenlerde önemli bir devlet büyüğümüzle uzunca bir sohbet gerçekleştirdik.
 
“İşleriniz nasıl gidiyor?” diye sordu.
 
“Çok şükür. Türkiye nasılsa biz de öyleyiz” dedim.
 
“O zaman çok iyi durumdasınız” cevabını verdi.
 
Anladım ki devlet sağlam, bu önemli.
 
Peki ya reel sektör ve vatandaş!
 
Üretim ve tüketim rakamları üzerinde dolaştık.
 
Geçmişte yaşanan ekonomik krizleri hatırladım, haklıydı.
 
İç tüketimde daralma yok. Bunu piyasada görebilirsiniz zaten, tüketim rakamları da teyit ediyor.
 
Orta ve büyük ölçekli firmaların işleri rayında.
 
Özellikle ihracata dönük çalışıyorlarsa talebe yetişemiyorlar.
 
Nitekim, bugün hangi sektöre sorarsanız sorun, en büyük şikâyetleri çalıştıracak işçi bulamamak.
 
Yani iş var, bunu karşılayacak eleman bulmakta zorlanıyorlar.
 
***
 
Zannetmeyin ki, bunu yaşayan sadece özel sektör.
 
Size çarpıcı bir örnek vereyim;
 
Devlet, sel afetinin ardından sadece Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde şehrin temizliği için 250 geçici işçi almak istemiş.
 
Günlük 350 TL vereceğini duyurduğu hâlde, sadece 7 (yedi) kişi başvurmuş.
 
Bakmışlar iş isteyen yok, Toplum Yararına Programlar (TYP) kapsamında başka illerde istihdam edilen personeli araçlarla bölgeye taşımak zorunda kalmışlar.
 
Keşke orada Afganlar, Suriyeliler çalıştırılsaymış da, toplumun nasıl bir rahatlığa ve rehavete sürüklendiğini bütün Türkiye görseymiş!
 
Hoş, burada bütün gençleri 12 yıl kesintisiz zorunlu eğitime mecbur bırakan hükûmetin de kabahati yok değil.
 
Hele hele bunlar bir de ‘mecburi gibi’ üniversite okumaya yönlendirilince ne sanayici işçi bulabiliyor ne de devlet…
 
Dün Fuat Uğur’un da gündeme getirdiği bu meselenin önümüzdeki dönemde yeniden masaya yatırılacağını söyleyebilirim.
 
Düzenleme şart; yoksa tarımda olduğu gibi, sanayide de sıkıntıya düşeceğiz.
 
***
 
Yeri gelmişken bir not daha; sadece şu son afetler 5 milyar liraya mal olmuş devlete.
 
Sene başından bu yana afetlere giden rakam 12 milyar lira, -ki, yıl sonuna kadar bu rakamın 20 milyar lirayı bulması bekleniyor.
 
Devletimizin güçlü olması niye elzem, buradan anlayabiliyor muyuz?
 
***
 
Sektörlerin eleman problemine dönecek olursak…
 
Karşılaştığımız tablo gösteriyor ki, işlerde durgunluk değil, aksine yoğunluk var.
 
Nitekim bunu piyasada açıkça görebiliyoruz.
 
İş çok, çalışacak adam yok.
 
Herkesin devlette memur olarak atanmayı beklemesi nasıl bir garabet?
 
Buna karşılık, her şey güllük gülistanlık değil elbette memlekette.
 
Küresel sıkıntının yaşandığı böylesi bir dönemde mükemmel olmamız zaten beklenemez.
 
Küçük esnafın sıkıntısı ve başta gıda olmak üzere, enflasyondaki artıştan vatandaşın şikâyeti ortada.
 
Düşük gelirli kesim zorda.
 
Başta inşaat gibi bazı sektörlerde de daralma var ama bunların hepsini aşacak güçteyiz.
 
Yakında bu hamlelerin peş peşe geldiğini göreceğiz.
 
***
 
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in bu sene için müjdesini verdiği 3600 ek gösterge, bundan sonraki süreçte yapılacak hamlelerin ilk adımı.
 
Bu bile milyonlarca memurun aylık ücretlerini, emekli olduktan sonraki maaşlarını ve ikramiyelerini ilgilendiriyor.
 
Beklentim o ki, akabinde hâlihazırda emekli olanları ve emeklilik bekleyenleri memnun edecek adımlar gelecek.
 
2000 yılı ve sonrası emekli olanların şikâyet konusu “intibak yasası” çıkarılarak maaşları yükseltilecek, 1999 yılında Ecevit hükûmetinin çıkardığı kanun sebebiyle emeklilikte yaşa takılanların (EYT) beklentisi yerine getirilecek ve geçmişin mağduriyetleri giderilecek.
 
İki sene önce dolar 7 lirayı aştığında “8,5 lira olacak” öngörüsüyle zam yapanların, dolar aynı seyirde yükselmediği hâlde, geçen iki yıllık süreçte ardı arkası kesilmeyen yeni zamlarına daha sert tedbirler alınacağını düşünmekteyim.
 
Bu artışlara gerekçe olarak gübre fiyatları gösteriliyordu.
 
Ticaret Bakanlığı, gübre ihracatına sınırlama getirerek bunun ilk adımını attı, “Önce iç piyasayı uygun fiyatla besleyeceksin” dedi.
 
Aynı kısıtlama çimentoya da getirildi, inşaat sektörünün beklediği hamlelerden biri yapılmış oldu.
 
Vatandaşın alım gücünü azaltan “Daha fazla kazanç” açgözlülüğü ile ihracata odaklanıp, iç piyasayı zora sokanlar bundan sonra benzer müdahalelerle karşılaşacak.
 
Ayrıca, yakın zamanda uygun kredi oranlarıyla piyasanın yeniden hareketleneceği kanaatindeyim.
 
***
 
“Bunların tamamı 2023 seçimleri için hazırlık” dediğinizi duyar gibiyim.
 
Ne var bunda?
 
Halka değil de başka güçlere yaslanıp, yalanlarla, filmle-fırıldakla seçim kazanmaya çalışanlara karşı, hayata gerçek dokunuşlarla 2023 sonrasına yürümek isteyenin farkı bu zaten.
 
İSPARK gibi işi sadece park eden araçlardan para toplamak olan bir şirketi bile iki yılda batma noktasına getirenlere mi ülkeyi teslim edeceğiz?
 
Mevzu uzamasın diye detayına girmiyorum; İSPARK’ta bunların olacağını, daha 2019’daki seçimler olmadan ortaya çıkan ses kayıtlarıyla dinlememiş miydik?
 
O dönem başta “HDP’ye kadro” olmak üzere, uyarı mahiyetinde yazdığımız ne varsa hepsinin gerçeğe dönüştüğünü görmedik mi?
 
Şimdi yine aynı vazifeyi yapıyoruz.
 
Her seçim önemliydi, 2023 daha önemli.
 
Neden mi?
 
En üst lige çıkmak için.
 
Burun kıvıranlar olursa onlara şunu anlatın;
 
Türkiye geçtiğimiz son 19 yılda yapması gereken büyük yatırımların hemen hemen hepsini tamamladı.
 
Köprüler, otoyollar, tüneller, limanlar, havaalanları, barajlar, hastaneler…
 
Neyi sayarsan say.
 
Finale yaklaşan Çanakkale Köprüsü de bittikten sonra geriye büyük yatırım olarak sadece Kanal İstanbul kalacak.
 
Yatırım noktasında ihtiyacı kalmamış Türkiye, 2023 sonrası neye mi odaklanacak?
 
En üst ligdeki ülkelerin yaptığı gibi, daha fazla teknoloji geliştirmeye ve ihraç etmeye yönelecek…
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müjdesini verdiği uzay çalışmaları, yerli hava araçları, yerli otomobil, yüksek silah teknolojisi gibi noktalarda dünya devleri ile rekabet eder hâle geleceğiz.
 
Doğalgaz, petrol ve diğer yer altı kaynaklarına ulaşımla refahın artırılması da bir başka önemli kalem.
 
Bunlara daha şimdiden hızlı bir giriş yaptık zaten, hele sonrasını görün.
 
Bunca şeye rağmen, toplum “Yok biz heykel isteriz” derse, ona da diyecek bir şey yok elbet.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.