Altılı masadan özür

A -
A +

Anketler yayınlanıyor…

AK Parti birinciliği koruyor ama -doğruysa- on puanlık düşüşle.

İyi Parti CHP’yi sollamış, altılı 28 Şubat ittifakı toplamda ipi göğüslüyor.

Hayat pahalılığının yol açtığı bu tablodan umutlanan genel başkanlar bir yandan vaatlerde bulunuyor…

Vaat dediysek, ekonomi ile ilgili değil.

Şöyle;

“Osman Kavala’nın, Selahattin Demirtaş’ın hakkını hukukunu savunmak istiyorsanız bize katılacaksınız. Çözeceğiz.”

Öbür yandan da tehditler savuruyorlar;

“Buradan saray beslemelerini uyarıyorum. Hiç merak etmeyin, sarayın ve algı operasyonu aparatlarının üstüne gideceğiz“. (Kemal Kılıçdaroğlu)

           ***

“Saray” dediği hükûmet. “Besleme” dediği kamu çalışanları mı, kamuya iş yapanlar mı, yoksa iktidarın nimetlerinden yararlanıp haksız rant elde edenler mi, belli değil.

Sonuncusunu kastediyorsa sözüm yok da, ifade net değil.

Tıpkı “algı operasyonu aparatı” tarifi gibi…

Öyle bir heybe ki, içine ne istersen doldur!

Eski genel sekreteri Gürsel Tekin’in “Seçimden hemen ertesi gün hepsini kapatacağız” dediğini göz önünde bulundurursak, iktidara muhalif olmayan bütün medyayı yahut bizim gibi kalemleri kastettiklerini de anlayabiliriz herhâlde.

Şayet böyleyse…

Varsayalım ki, anketler doğru.

Madem millet bunları iktidara getiriyor, -biz de bu tehditlerden çok korktuk- o zaman kendilerinden şahsımız adına peşin peşin özür dileyelim!

Vaatleri arasından seçtiğim cümleden başlayabiliriz hatta…

Malum, Osman Kavala Gezi davasında “hükûmeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” yani ‘darbecilik’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildi.

Ekonominin, cumhuriyet tarihimizin en iyi rakamlarına ulaştığı bir dönemde, Brezilya ile eş zamanlı ve hemen hemen aynı senaryo ile patlamıştı Gezi.

Sonrasında gelen 17/25 Aralık davaları gibi…

Brezilya’da Dilma Rousseff gitti; Erdoğan direndi, savuşturdu.

​           ***

Gezi’de kimler maşa olarak kullanılmıştı?

Önce sanatçılar, aktörler…

Ağaç bahanesiyle çıkan olayların başka bir yere savrulduğunu görünce birçoğu uzaklaştı.

Onlar sahneden çekilince asıl aktörler göründü; FETÖ, PKK (Kendileri itiraf ettiler), DHKP-C gibi bilumum terör örgütleri...

Elbette ajanlar, provokatörler ve parayla sokağa salınan çapulcular.

Kullanılanların bir kısmının ‘mezhepçi’ yanı da vardı.

İstanbul günlerce felç edildi; yakıldı, yıkıldı, talan edildi ve neticesinde Türkiye çok ağır bir fatura ödedi.

CHP bu ayaklanmayı, sokak darbesini sonuna kadar destekledi, olayları bastırmaya çalışan polisleri tehdit etti.

Bugün bile aynı yerde.

Biz ise ülkemizi, demokrasimizi hedef aldığını görüp karşı duruş gösterdik.

Eğer 2023’e doğru yayınlanan anketler doğru ise ve milletimizin teveccühü bu yönde ise Gezi’deki millî duruşumuzdan dolayı -şahsen- özür dilememiz gerekiyor galiba!

Demek ki, milletimiz için o tavrımız çok da anlamlı değilmiş!

​           ***

Gelelim Selahattin Demirtaş’a…

Eski HDP eş başkanı bu ismin PKK ile bağlantısını, özerklik hayaliyle 22 il ve ilçemizde çıkarılan çukur-hendek olaylarındaki rolünü (-ki, bu işgal girişiminde 793 asker ve polisimizi şehit verdik. Sivillerle birlikte, aralarında çocukların da bulunduğu 1200’ün üzerinde insanımızı katlettiler) bilmeyen var mı?

Ya Kobani (Ayn el-Arab) bahanesiyle kışkırttığı olaylarda Yasin Börü gibi 46 vatandaşımızın vahşice katledilmesindeki payını?

Biz bunları hep yazdık, hep anlattık, hep aynı noktada durduk.

Lakin, şimdi anketler “Demirtaş’ın hukukunu savunacağız” diyen partinin iktidara geleceğini söylüyorsa…

Şimdi Selahattin Demirtaş’tan mı özür dilesek, Kandil’den mi, yoksa HDP ve CHP’den mi, bilemedim açıkçası.

Gerçi onlar henüz başta Yasin Börü’nün ailesi olmak üzere, hiçbir şehidimizin ailesinden özür dilemedi ama…

Biz bu anketlere bakıp, tehditlerden korkup, kimden özür dilesek?

Sadece Kılıçdaroğlu’na bu özrümüzü iletsek yeterli olur mu acaba?

​           ***

Bir anketlere ve tehditlere bakıyorum, bir de geçmişte olanlara ve duruşumuza…

Hâlimize gülsek mi, ağlasak mı, bilemiyorum.

Daha bunun FETÖ dershanelerinin kapatılması var, 17/25 Aralık yargı darbesi var, 15 Temmuz işgal girişimi var, FETÖ’nün MHP’yi ele geçirme ve bölme operasyonunda olanlar var…

Doğu Akdeniz’i var, Dağlık Karabağ’ı var, Kıbrıs’ı var, Suriye’si var…

Yerli savunmayı savunmamız, orman yangınlarında PKK parmağını ortaya dökmemiz, ülkemizi zenginleştirecek millî hamleleri koruma mücadelemiz gibi neler var neler…

Biz uslanmayız, bugün olsa yine aynı duruşu gösteririz de…

Özür dileyeceğimiz ne çok şey birikmiş; hangi birini buraya sığdıracağımı bilemedim.

Neyse, özrümüzü şimdilik bu kadarla sınırlı tutalım, gerekirse ileriki yazılarda devam ederim!

(Anlama kıtlığı çekenlere not: Bu yazıda “özür” hiciv maksatlı kullanılmıştır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.