Etekleri tutuşanlar her yeri tutuşturuyorlar...

A -
A +
Herkesin çok acelesi var, bu çok açık ortada. PKK’nın ve diğer terör örgütlerinin ağustos sıcağında gözlerinin önünde kar tanesi gibi eriyor olmasına engel olamıyorlar. Bu yüzden de Keçecizade merhumun dediği gibi, içeriden ve dışarıdan ellerinde hangi argüman varsa seri bir şekilde sahaya sürüyorlar. Sürüyorlar ama olmuyor işte… Aceleci olmak zorundalar zira etekleri tutuştu. Etekleri tutuştuğu için de etrafı tutuşturmakla meşguller. Oysa hem PKK hem FETÖ için yarım asırlık emekleri var. Kendi elleri ile ördükleri hırkayı paçavraya çeviriyorlar, hem de gözlerinin önünde. Türkiye’nin ortaya koyduğu başarılı operasyonlar Kandil’deki elebaşlarını, Gazi Meclis’in içindeki bazı grupları, FETÖ ve NeoCon’ların konuşan ağzı Michael Rubin’i, ellerindeki dünyaca gücü kabul edilmiş basın ve yayın organlarını, fonladıkları medya ve düşünce kuruluşlarını çılgına döndürmüş durumda. Kandil’deki elebaşlarından her gün birinin çıkıp bunları durdurun diye yalvarmadıkları gün yok. Hâlbuki, TSK Afrin şehir merkezine girdiğinde, Afrin’e karşı Şemdinli’yi alacaklarını dillendiriyorlardı. Neredeler peki? Terör örgütünün konuşmalarına yansıyanlara bakarsak, inlerinden çıkacak mecalleri kalmamış durumda. Türkiye içindeki bazı siyasiler de çok zor durumda. HDP’den Garo Paylan, Meral Danış Beştaş ve Hişyar Özsoy geçtiğimiz ay ABD’de bazı senatörler, ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve Orta Doğu özelinde çalışan kimi kurum temsilcileri ile bir araya geldi. Bu toplantılarda neler görüşülüp hangi bilgiler aktarılmıştır sizce? Bakın Hişyar Özsoy’un fonlanan medya kuruluşlarından birine verdiği demeçlerden direkt aktarıyorum. “HDP’ye yönelik baskıları ele aldık, kapatma davasını konuştuk.Türkiye’deki hak ihlallerini anlattık. Ayrıca güneye yönelik uzun zamandır süren saldırı dalgalarını ve askerî harekâtları ele aldık…” Boşuna demiyorum Amerikan Senatosunun eşiğinde yatıp kalktı sözde anti emperyal mücadele verdiğini iddia edenler. İşte bu ziyaretler bir sonuç üretti ve Türkiye’nin dünya haritasında yerini gösteremeyecek bazı ABD’li senatörler, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a cevaplaması için bir metin yayınladılar. Bu metin, hem uyanmak isteyenler için hem de ‘Kuvva-i Milliye geleneğinden geliyorum, benim ile pazarlıklarda çok zorlanacaksınız’ diyen Genel Başkanlar için çok değerli argümanlar sunuyor. Bildiri kabaca ve özet olarak şunları ele alıyor;
  • Türk S/İHA ve savunma sanayi ürünleri, dünyanın birçok bölgesinde ABD ve müttefiklerinin menfaat ve çıkarları hilafında faaliyet göstermektedirler.
  • Bu faaliyetler dünyada birçok bölgede istikrarın bozulmasına sebep olmaktadır.
  • Söz konusu S/İHA sistemleri Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde Ermeni sivillere karşı, Suriye’de Kürtlere karşı ve Libya iç savaşında yoğun olarak kullanılmıştır.
  • Türkiye şimdi Kıbrıs’a bir SİHA üssü inşa etmiştir.
  • Dağlık Karabağ bölgesinde kullanılan SİHA sistemlerinde ABD teknolojisinin kullanıldığı da tespit edilmiştir. Bu da ister istemez ABD’nin Türkiye’ye karşı uyguladığı CAATSA yaptırımlarının arkasından dolaşıldığı şüphesini akla getirmektedir.
Nasıl? Evlatlarınızın kanı ile banyo yapanlara senatörlerinin müttefikim dediği bir ülkeye ne kadar güvenebilirsiniz?Bu ülkede Amerikan aleyhtarlığını kim oluşturuyor? PKK’ya müttefikimiz diyen senatörler, FETÖ’ye müttefikim diyen CENTCOM komutanları mı yoksa bunları kaleme alıp gazetecilik yapanlar mı? O senatörlerin kaleme aldığı metindeki Azerbaycan ve Dağlık Karabağ ile alakalı kısmın metne dâhil edilmesinde Garo Paylan’ın etkisi olmuş mudur? Dağlık Karabağ konusundaki Ermeni işgaline son vermek ve soruna barışçıl bir çözüm bulmak gayesi ile oluşturulan Minsk Grubu ve onların eş başkanları olan ABD, Fransa ve Rusya, gerçekten sorunu çözmek için mi bu grubun 30 yıl eş başkanlık makamında oturmuşlardır? Öyle ise, ABD ve Fransa’da Azerbaycan ve Türkiye’ye yönelik aylardır dinmeyen öfke ve nefret nedendir hiç düşündünüz mü? Kıbrıs’a açılan SİHA Üssü ile ilgili bu köşede yazdığım yazıyı hatırladınız mı? Ne demiştik? “Bu ziyaret esnasında Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizin korunması maksadı ile Lefkoşa’nın 40 km doğusunda bulunan Geçitkale SİHA Üssü hizmete alınacak. Hep birlikte izleyerek şahitlik edeceğiz, bu ziyaret ile atılacak taş birçok çakalın ulumasına sebep olacaktır…” Tam bu hususlar gündemde iken ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Matthew Tueller “Türkiye, PKK ile mücadeleyi ABD'nin yaptığı gibi Irak hükûmetine bırakmalı” açıklamasını yaptı. Sizi rahatsız eden ne olmuştur Sn. Büyükelçi? Müttefikiniz Türkiye’nin, hiçbir insan hakkı ihlaline kapı açmaksızın PKK terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadele sizi neden rahatsız etmiştir? DEAŞ ile mücadele için Rakka’yı, Irak’a demokrasi götürmek için Musul’u, Felluce’yi, Haditha kasabasını yerle yeksan eden, taş üstünde taş, omuz üzerinde baş bırakmayan bizzat sizin askerî gücünüz değil miydi? İşte böyle… Yazsak kitap olur. Bilmem, belki de onu da yazar tarihin kara deliğine bırakırız. Son cümlem de Kuvva-i Milliye geleneğinden geldiğini bizzat sosyal medya hesabından paylaşan Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’na. Ülkenin istiklalini ve istikbalini ilgilendiren bu kadar gelişme yaşanıyor, Kuvvacı gelenekten gelen bir Genel Başkan olarak HDP, Kandil, Suriye ve ABD Senatosu arasında geçen bu kirli trafiğe yönelik edecek tek kelamınız yok mu? Bu olan biten karşısında mızrak çuvala sığmazken, “HDP’yi PKK ile ilişkilendirmek asla doğru değil” demek Kuvvacı gelenek ile ne kadar bağdaşır?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.