Fincancı katırları neden ürktü?

A -
A +
Azerbaycan’ın işgal altındaki toprakları kurtarıldığından bu yana Minsk Grubu eş başkanlarından olan Fransa ve ABD’deki rahatsızlık bitmek tükenmek bilmiyor. Özellikle Dağlık Karabağ’ın haritada yerini dahi gösteremeyecek bazı ABD’li senatörlerin kafası kesik bir tavuk gibi önüne gelen metni imzalaması, kendilerine tutulan mikrofona anlamsız beyanatlar vermesi sıradan bir hâl aldı.
 
HDP’li bir heyetin ABD ziyaretinden hemen sonra 27 ABD’li senatör, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a cevaplanması amacıyla bir bildiri sundular. Türkiye’ye yönelik daha kapsamlı ambargo kararlarının uygulanmasını da talep eden bu bildiride, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’da kullanmak üzere Türk SİHA sistemlerini tedarik ettiği de yazıldı. Zaten son zamanlarda ABD orijinli hangi Türkiye karşıtı metne bakarsanız bakın, içinde Dağlık Karabağ konusu mevcuttur.
 
Geldiğimiz noktada Dağlık Karabağ ve işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kurtarılmasından esas rahatsız olan ülkenin İran olduğunu görmekteyiz. Hoş, Azerbaycan’ın askerî harekâtı devam ederken bu konuyu Türkiye’de gündeme getirdiğimde en çok itiraz, profil resimlerinde Kasım Süleymani olan isimsiz hesaplardan gelmişti.
 
Şimdi bizzat üst düzey askerlerden ve İran Meclisindeki bazı vekillerin ağzından İran’ın rahatsızlığını bolca duyar olduk. İran, bir yandan Azerbaycan sınırına askerî yığınak yapmakla meşgul, diğer taraftan da etrafa bolca ağdalı beyanatlar vermekle.
 
İran’ın rahatsızlığı elbette bununla da sınırlı kalmadı. Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan’ın Bakü’de ortaklaşa icra ettikleri “3 Kardeş 2021” tatbikatı da İran’ı çok rahatsız etmiş olmalı ki, tatbikat sürerken İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade "Hazar'a kıyısı olan devletlerin genel anlaşmasına göre, diğer ülkelerin havzadaki askerî varlığı kabul edilemez” diye bir açıklama yaptı.
 
Keşke Hatibzade, Tahran’ın Azerbaycan sınırındaki ayrılıkçılara Laçin koridoru üzerinden nasıl ve neden yakıt ikmali yaptığına dair iki kelam edebilmiş olsaydı. Anlaşılan o ki önümüzdeki aylarda Türkiye’nin Hazar Denizi’ndeki Azerbaycan donanmasını modernize etmesi İran’ın tansiyonunu yükseltmeye devam edecek.
 
Bazen tarih hatalarını telafi ederek akmaya devam eder
 
1040 Dandanakan Savaşı öncesi Gazneli Mesud bugünkü Pakistan, Afganistan ve Hindistan coğrafyasındaki Mekran, Keşmir, Taberistan ve Lahor üzerine seferler yapıyor ve bu topraklarda birlik ve dirliği sağlamaya gayret ediyordu.
 
Diğer taraftan da Selçuklular aynı topraklarda giderek güç kazanıyordu.
 
İşte böyle bir ortamda bozkır tarihinin en büyük harplerinden biri gerçekleştiGaznelilerin düzenli ordularına karşı Selçukluların hareketli ve esnek bozkır atlıları Dandanakan’da karşı karşıya geldi ve bu mücadeleden Tuğrul ve Çağrı Beylerin komutasındaki Selçuklular galip çıktı.
 
Böylece, Alparslan’ı Anadolu’ya götürecek yol açılmış olmaktaydı ama en az bunun kadar önemli olan diğer bir husus da, Selçukluların Anadolu, İran, Irak, Suriye ve Mısır’daki mücadelesinin başlıyor olmasıydı. Dandanakan ve Malazgirt zaferleri ile Mısır’daki İsmaili Fatimi Devleti açısından da çanlar çalmaya başlamıştı.
 
Bu tarihî anlatının, İran’ın son zamanlarda oluşturduğu gerginlik ile alakası nedir?
Tarih boyunca birçok defa Türk devletlerinin kendi içlerinde savaşarak enerjilerini tüketmeleri, coğrafyada Türk devletleri açısından sürekli bir kırılganlığa yol açmıştır. Türkler sadece o tarihlerde hem Dandanakan’da hem Yassı Çemen’de de arka arkaya karşı karşıya geldiler. Özellikle Yassı Çemen muharebesi, Moğol istilası öncesinde hem Selçukluların hem de Harezmşahların zayıf düşmesine yol açmıştı.
 
Şimdi ise “3 Kardeş 2021” tatbikatı âdeta Gazneliler ile Selçukluların torunlarının birlikteliğini mayalayamaya çalışıyor. Bu birliktelikler, tarihî geçmişin bir anlatısı olarak görmeyen her siyasi akıl için üzerinde derin derin düşünmeyi gerektiren birlikteliklerdir ve İran siyasi aklı, olanı biteni çok açık bir şekilde görmektedir.
 
Aslında İran’ın bu birlikteliğe eklemlenmemesi için görünürde hiçbir sebep yok, lakin İran’ın Farsi yayılmacılık iştahı âdeta gözünü kör etmiş vaziyette. İran, her ne kadar bu yayılmacılığını mezhepsel bir söylemin tülü ile gizlemeye çalışsa da, konu Azerbaycan olunca bu tül de İran’ın Farsi tarafını örtmeye yetmiyor.
 
İran bu yayılmacı pozisyonunu Kafkaslardan Irak ve Suriye’ye, Lübnan’dan Yemen’e kadar bir şeye borçlu: “Bölgede sürmesi zaruret olan kaos, kan ve gözyaşına.”
 
Bir düşünelim Irak ve Suriye’de halkların kendi iradelerinin hâkim olduğu bir durum en çok kimin çıkarlarına ters düşer?
Suriye iç savaşında Halep başta olmak üzere Hama, Hums ve dahi birçok şehirde yüz binlerce Suriyelinin katledilmesinde kimlerin rolü ve parmağı var?
 
Şimdi Halep’in sokaklarını İmam Humeyni ve Kasım Süleymani tabela ve posterlerinin süslemesini ne ile izah edebiliriz?
İşte aynı İran, Kafkaslarda 30 senelik işgali aynı saiklerle besledi.
 
Yaralı ve işgal altındaki güçsüz bir Azerbaycan her zaman için İran açısından tercih edilir bir Azerbaycan idi. Azerbaycan’ın 44 günde bir destan yazarak işgal altındaki şehirlerini ve Dağlık Karabağ’ın bir kısmını işgalden kurtararak öz güvenini kazanması, İran’ı yeteri kadar endişelendirmeye yetti.
 
Böyle bir ortamda Gazneliler ile Selçukluların bir ittifakı oluşur ve bu ittifak bir sinerji oluşturursa buna tereddütsüz ilk itiraz İran’dan gelir.
 
Çünkü unutmayalım ki, Türkiye, Pakistan, Azerbaycan, Irak, Suriye ve Mısır sadece bölgedeki istikrar ve huzur ortamından beslenme imkânına sahipken İran, Rusya, İsrail ve bölge ülkesi olmamakla birlikte ABD sadece ve sadece bölgedeki kaos ve kandan beslenebilmekteler.
 
Bu devletlerin geleneksel söylemlerinde bolca demokrasi, diplomasi ve insan haklarına dair vurgu olması ya da İran ve İsrail örneğinde olduğu gibi birbirlerini şeytanlaştırıcı söylemler geliştirmeleri sizi aldatmasın, onlar açısından asıl tehlike, Kafkaslarda, Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da istikrarlı ve adil yönetimlerin kurulmasıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.