Kurtlukta, düşeni yemek kanundur!

A -
A +

Dünya Soğuk Savaş’tan bu yana bir düzene oturmadı, oturamadı...

Defalarca yazıldı ve konuşuldu bu konu.

Yaklaşık otuz seneden bu yana yaşanan tüm gerilimlerin ve sıcak çatışmaların ardında bu hakikat var.

Kendini daima ‘öteki’ kavramı üzerine tanımlayan anlayış, Soğuk Savaş sonrasında her ne kadar ‘teröre karşı küresel mücadele’ adı altında ötekini tanımlama gayreti içinde olduysa da bu konuda başarılı olamadı. Dünya bu tanım doğrultusunda kan döken hegemona bu meşruiyeti altın bir kâse içinde sunmadı.

Oysa hegemon tıpkı Soğuk Savaş zamanında olduğu gibi tüm dünyanın arkasında saf tutacağına inanıyordu.

Olmadı…

Olmadığı gibi şimdi asıl tehdit olarak algıladığı Çin’i ıskaladı.

Bugün hegemon için birincil tehdit tereddütsüz Çin.

 

Peki Rusya?

 

Rusya, Ukrayna’da girdiği maceradan gücüne güç katarak çıkabilirse Çar masaya kurulacak ve kendi siyasi ajandası üzerinden yeni düzeni müzakere edecek, çıkamazsa Rusya’da göreve gelecek yeni yönetim tam Batı’nın istediği formatta olacak.

Hegemon’un Rusya’dan istediği ise çok net.

İster Çar olarak ister kontrol edilebilir bir yönetim olarak yeni düzenin masasına oturması ve o çok değerli jeopolitik avantajını Çin’in çevrelenmesi siyasetinde hegemon ile uyumlu hâle getirmesi.

Kuşkusuz bu iş için Çar’ın olmadığı bir Rusya çok daha elverişli ama ona Ukrayna krizinden sonra ortaya çıkacak tabloya göre karar verecekler.

 

Rusya ne yapacak?

 

Harpte fitil bir kez ateşlendi mi nerede duracağını kestirmek oldukça güç.

O yüzden ülkelerin bir harbe dâhil olduğu andan itibaren o harpten nasıl çıkılacağına dair alternatifli çıkış planları olur. Rusya’nın da Ukrayna krizinden çıkışa dair alternatifli stratejileri mutlaka vardır.

Rusya işgale başladığında 48 saat içerisinde hibrit bir yıldırım harekâtı ile Kyiv’i ele geçirmeyi planlıyordu lakin yaşananlar bu işin o kadar da kolay olmayacağını Rusya’ya göstermekte.

Hatta bu işgal, Rusya’nın konvansiyonel harekât yeteneğinin limitlerine dair ilgili gözlere çok fazla veri sunuyor.

Suriye’de hiçbir hava savunma gücü olmayan muhalifleri ‘Grozni Modeli’ ile havadan bombalamak, taş üzerinde taş bırakmayacak bir hava harekâtı icra etmek, Rusya’nın konvansiyonel harp yeteneğine dair tam bir bilgi sunmuyordu. Şimdi imaj ile hakikatin ne kadar örtüştüğü Ukrayna sahasında her geçen gün daha belirginleşecek.

Etrafındaki ülkelerden aldığı ısırıklar sürekli yanına kâr kalan Rusya, belli ki bu yeni işgalde de aynı senaryoların geçerli olacağını düşünmüş ama sanırım saha Rusya’nın beklentilerinin üzerinde bir direniş sergilemekte. Bu direnişin en temel sebebi, Kırım’ın 2014 senesinde ilhakından bu yana Ukrayna Ordusu’nun Batı tarafından modern silah sistemleri ile teçhiz edilmesi ve personelinin eğitilmesi.

Sadece ABD’nin Ukrayna ordusuna gönderdiği silah ve teçhizatın 2,7 milyar dolar civarında olduğu biliniyor. Bunun dışında son aylarda İngiltere ve bazı ülkelerin gönderdiği silah ve mühimmat bu rakamın dışında.

Tarih, karşısındaki rakibinin hiçbir alternatifi bulunmadığını sanan liderlerin hayal kırıklıkları ile doludur. Bu zaviyeden baktığımızda Putin’in Ukrayna’da kendisine gül bahçesi vadedilmeyeceğini düşünmesi gerekirdi, belki de düşünmüştür, takip edip göreceğiz.

Ukrayna’ya giren Rus birlikleri ise daha çok Sovyet zamanından kalma silah ve ekipmanları kullanmakta ve komuta kontrol zaafları göstermekte.

Elbette bu Rus ordusu için her şey bitti anlamına gelmiyor, özellikle bu yazının kaleme alındığı günden itibaren Rus ordusunun daha fazla ateş gücü ve daha fazla şiddet ile Ukrayna’daki hedeflerine ulaşmak isteyeceği aşikârdır.

 

Rusya kontrolü sağlar mı?

 

Rusya şiddetin dozunu daha da arttırarak başkent Kyiv’i ve diğer hedef şehirleri ele geçirebilir lakin buralarda kontrolü sağlayabilir mi sualinin cevabını Ukrayna ordusunun sahada vereceği meskûn mahalde muharebe başarısı ortaya koyacaktır.

Şu ana kadar Ukrayna ordusunun beklenenden daha fazla bir direniş ortaya koyduğu ortada.

 

Masadan bir çözüm çıkar mı?

 

Putin, küçük bir ısırıkla yetinmenin ve askerlerini geri çekmenin kendisini son derece sıkıntıya sokabileceğini sanırım en az bizim kadar biliyordur. Bu yüzden Ukrayna işgalinden bir kazanım elde etmeden çıkmanın en son tercih edilecek çıkış stratejisi olduğunu en iyi bilen kişilerden biridir Putin.

O zaman ya Putin’in gururunun korunacağı bir teklif masaya konulacak ya da Putin işgalde bugüne kadar ortaya konulan şiddetin çok daha fazlasını sahaya sürecek. Bu kuşkusuz çok daha büyük bir yıkım ve harap olmuş bir Ukrayna demek.

Baştan sona tarumar edilmiş bir Ukrayna, Rusya’nın işgaline âdeta yeşil ışık yakarak işgale göz kırpmış bazı ülkeleri rahatsız eder mi?

Sanmam, çünkü Ukrayna eliyle Putin’i dövdürmek Batı’nın ilk kez denediği bir yöntem değil.

Sanırım Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna ziyaretinden dönerken dile getirdiği ‘Batı maalesef şu ana kadar bu işin çözümünde katkı diye bir şey sağlamadı. Sadece âdeta çomak sokuyorlar diyebilirim’ açıklamasını şimdi daha net anlıyoruz.

Tüm bu şartlar altında Putin’i çok zorlu günlerin beklediğini söylemek zor olmasa gerek. Ukrayna işgalinde Rus halkının ödeyeceği bedel arttıkça Putin’in o koltukta kalması da o kadar zora girebilir. Bu da Batı’nın uzun bir zamandan bu yana hayalini kurduğu ‘Putinsiz Rusya’ yolunun açılması anlamına gelir.

Kemal Tahir üstadın ifadesi ile "Kurtlukta, düşeni yemek kanundur", kim düşecek kim ayakta kalacak hep birlikte yaşayarak göreceğiz inşallah.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.