ŞARK KÜLTÜRÜNDE ÇOK EVLİLİK

Sesli Dinle
A -
A +
Çok kadınla evlilik tarihte her cemiyette mevcuttur. Evlenilecek kadınların sayısı cihetiyle de tahdit getirilmemiştir. İslâmiyet, bir erkeğin evlenebileceği kadın sayısını dört hür kadınla sınırlandırmış; bunu da adalet şartına bağlamıştır (Nisâ: 3).
 
Resul aleyhisselama bu adaletin nasıl olacağı sorulduğu zaman, “Birinin elinden bir bardak su içersen, diğerlerinin ellerinden de bir bardak su içmektir” cevabını vermiştir.
 
Ahmed Mithat Efendi, bir hanımına ne alsa, aynısından ötekine de alırmış. İlk hanımı, “Ben yaşlıyım, lüzum yok” dese de Efendi, “Senin hatırın için sünnete muhalefet edemem” dermiş.

İkiyüzlülük mü?

Taaddüd-i zevcat meselesi, sanki kendi tarihlerinde yokmuş veya cemiyetlerinde gayrimeşru münasebetler azmış gibi, Garp âleminde en çok tenkit edilen husus olmuş; Şarklıları da büyük bir aşağılık kompleksine sevk etmiştir.
 
Mamafih aralarında Schopenhauer ve Gustave Le Bon’un da bulunduğu entelektüeller, taaddüd-i zevcatı müdafaa ederek, bunun sosyal, ahlaki ve ekonomik faydalarını saymışlardır. Gayrimeşru münasebetlere sessiz kalıp da taaddüd-i zevcatı tenkit edenleri riyakârlıkla suçlamıştır. Taaddüd-i zevcatı beğenmeyenlerin sözlerine ve yaşantılarına bakılırsa, onların asıl canını sıkan şeyin, birden fazla evlenmek değil, evlenmeyi dört ile sınırlamaktır.
 
Şarkta XX. asrın başlarında entelektüeller arasında çok evlilik üzerine çok münakaşalar cereyan etti. İttihatçı mebus Mansurizade Said, taaddüd-i zevcatın mübah olduğunu, cevaz-ı şer’î olan, yani dinin yapılmasını emretmediği bir şeyi hükümetin yasaklayabileceğini söyledi ve taaddüd-i zevcatın yasaklanması için kanun teklifi verdi.
Bu büyük fırtına kopardı. Celal Nuri ve Mahmud Esad temkinli bir lisanla desteklerken, İzmirli İsmail Hakkı kendisine cevap verdi. Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye Hanım, feminist bir perspektifle taaddüd-i zevcatı müdafaa etti. Hatta Cenab Şahabeddin, taaddüd-i zevcatın bilhassa fuhşun önlenmesinde ve nüfusun artışındaki faydalarını dile getirdi.
 
Bununla beraber İttihatçı hükûmetin 1917’de çıkardığı Hukuk-ı Aile Kararnamesi, nikâh sırasında kadının, kocasına tekrar evlenmeme şartını ileri sürebileceği hükmünü getirdi.

Zorla güzellik yok

Nikâh karşılıklı rıza üzerine kurulmuş bir akiddir. Kadın evlenirken, kocasının sonradan başka bir kadınla evlenebileceğini bilir. Bunu istemeyen kadını evlenmeye kimse zorlayamaz. İkinci kadın ise, kocasının başka bir kadınla evli olduğunu zaten bilmektedir.
 
Evlenirken boşanmak elinde olmak üzere evlenen kadın, kocası tekrar evlendiği zaman kendisini boşayarak bu vaziyete katlanmaz. Her ne zaman başka kadınla evlenirse, bu kadın veya kendisi boş olmak şartıyla nikâhlanırsa, erkek sonradan başka bir kadınla evlendiğinde bu kadın veya kendisi boş düşer.
 
Halide Edib ile Salih Zeki Bey böyle evlenmişti. Salih Zeki Bey tekrar evlenmeye teşebbüs edince, Halide Edib kendini boşadı.

Faydası erkeğe mi kadına mı?

Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi taaddüd-i zevcat hakkında Dînî Müceddidler kitabında hülâsaten şunları söylemektedir: “Evlenmek üç sebeple olur:
 
1-İnsan neslinin devamı, 2-İffetli yaşamak, 3-Ev işlerinin güzel bir şekilde tanzimi, malların ve eşyanın muhafazasıdır.
 
Bir kadın çocuk sahibi olamadığı zaman, evliliğin birinci sebebi yerine gelmeyip, insan neslinin kesilmesi neticesini verir. Eğer zevce çok yaşlı yahut bir hastalığa müptela veya yaratılışta bünyesi zayıf olur, zevcinin bünyesi de kuvvetli ve sıhhatli olursa, evliliğin ikinci sebebi de zâil olur. Bu ise, zina gibi, pek büyük bir kötülüğe sebebiyet verir… Bir diğer husus da eğer kadın müsrif, sefih, serkeş, hain ve kötü huylu olursa, üçüncü sebep de yok olmuş olur. Bu sebeple taaddüd-i zevcata gidilir…
 
Dünyada erkek sayısı, kadından azdır. İslamiyet'in dörde kadar izin vermesi, kadınların kocasız kalmaması, şereflerini, namuslarını, saadetlerini teminat altına almak gayesi iledir. Hıristiyanlıkta erkeğin bir kadından fazla alması yasak olduğu için, çoğu erkek, birçok kadınla gizli evlilik bağı kuruyor. Bir yandan kadınlar, felakete sürükleniyor, bir yandan da babası belirsiz milyonlarca çocuk, aile terbiyenden mahrum yetişerek cemiyete yük ve bela oluyorlar. İslamiyet'te zenginler dörde kadar evlenip, çocuklar, analı, babalı, terbiyeli yetişir. Aile yuvaları çoğalır. Cemiyet hayatı kuvvetli ve düzenli olur. Çok evlenmek isteyenler de zengin olmak için çalışır. İş hayatı genişler. Ticaret, teknik ilerler…”
 
Mehmed Zihni Efendi diyor ki: “Dörde kadar evlenmek, erkekler için kolaylık olduğu gibi, kadınlar için de adetleri çok olduğundan kolaylıktır.”

Yaşlanmayan koca

Terike defterleri ve nüfus sicillerinde yapılan incelemeler neticesinde, Osmanlı Devleti’nde taaddüd-i zevcatın vasati %10 nispetini geçmediği anlaşılmıştır. Bu da poligaminin çok yaygın olmadığını göstermektedir. Hemen her cemiyette zina nispeti bile bundan fazladır.
 
Taaddüd-i zevcatın ekseriyeti iki kadınladır. Bunun da birinci sebebi ilk kadının çocuğunun olmaması, hastalık veya yaşlılık sebebiyle zevcelik vazifesini yerine getirememesidir. Mesela Mithat Paşa bu sebeple ikinci bir evlilik yapmıştır.
 
Kocadan bu sebeple zevcesini boşayıp başka evlilik yapmasını beklemektense, ikinci bir evlilik yapması tabii görülmüştür. Hatta bu hâllerde çok zaman ilk hanım, pek hoşuna gitmese de tabii karşılayarak, zevcini kendi eliyle (kendisiyle anlaşabileceği bir hanımla) evlendirmektedir. Serezli İsmail Bey’in zevcesi, “Ben yaşlandım, bizim bey yaşlanmadı. Evlendirdim, rahat ettim” demişti…
Bir başka sebep kimsesiz bir kadının himayesi ve aynı evde yaşanan aileden bir kadınla mahremiyet kurulmasıdır. Bundan sonra, mesela iki aile arasındaki husumetin giderilmesi için yapılan sosyal evlilikler gelir. Aşk ve zevk için yapılan evliliklerin sayısı fevkalade azdır.

Üç şart

İbn Abidin der ki: “İlk zevcesi razı olmasa, hatta kendimi öldürürüm dese de şartları haiz olanın ikinci defa evlenmesi meşrudur. Bunu kınayanın küfründen korkulur. Ama hanımını üzmemek için evlenmeyen, sevap kazanır. Çünkü hadis-i şerifte, “Kim benim ümmetime acırsa Allah da ona acır” buyuruldu.
 
Taaddüt-i zevcat herkesin göze alabileceği bir iş değildi. Nâbi der ki: “Rahat bulur mu avret alan avret üstüne?” Onun için Şark erkeği çocuk sahibi olma arzusu çok güçlüyse, bu masrafa girişir ve huzurunu riske atardı.
 
Seyyid Abdülhakîm Arvasi hazretleri buyurdu ki: “Birden fazla evlenmek, ilim ister, akıl ister, para ister. Kim şahsında bu üç şartı cem ederse, iki zevceyi de cem edebilir.” Erkeklerin çoğunda bunlardan biri bile bulunmadığından, çok evliliğin niye yaygın olmadığı anlaşılır.

İki eşliye hapis

Taaddüd-i zevcat, 1926’da Türkiye’de, 1956’da da Tunus’ta yasaklanmış; Müslümanların yaşadığı diğer memleketlerin çoğunda ise mahkemenin veya ilk zevcenin iznine bağlanmıştır.
 
Geçim şartlarının güçleşmesi sebebiyle, Müslüman memleketlerinde birkaç kadınla evlilik neredeyse kalmamıştı. 1950'lerde Suriye'de %1, Mısır ve Libya'da %4'ü geçmiyordu.
 
Bugün Çin, Hindistan, Japonya gibi memleketlerde de poligami meşrudur. Yunanistan, İsrail, Filipinler veya Seylan’da yaşayan bir Müslüman, bu hakka sahiptir.
 
Ancak cemiyetin kültürüne yabancı olan yasak, Türkiye’de çok evliliği ortadan kaldırmamış; dinî nikah ile gayriresmî olarak aynı nispette devam etmiştir. Güya kadını himaye için getirilen bu hükümden, en çok kadınlar ve çocuklar zarar görmüştür.
 
Herkesin hürmetle zevce gözüyle baktığı ikinci kadın, kanun nazarında metres ve çocukları da gayrimeşrudur. Ne nafaka ne miras alırlar. Metres hayatı meşru karşılanırken, ikinci bir kadınla evlenmek ağır suç sayılırdı. İkinci kadın da nikâhı kıyan da 6 ay hapsedilirdi.
Erkek, ikinci kadından olan çocuklarını, mektebe gidebilsinler diye, ilk zevcesinden doğmuş gibi nüfusa yazdırmak mecburiyetinde kalırdı. Hükûmet bu haksızlığı gidermek adına her 5 senede bir gayrisahih çocukların nesebini tashih için kanun çıkarırdı ki, trajikomik bir hâldir!..

Cihad ve Kıskançlık

Hazret-i Hadice ölüm döşeğinde iken, Resulullah efendimiz, “Ey Hadice, sen ve ortakların Cennette yüksek derecelere erişirsiniz” dedi. Hazreti Hadice, “Onlar benim ortaklarım değil, kardeşlerimdir” diyerek zahiren rıza gösterdi, ama huzursuz oldu. Kadınlık icabı, daha mevcut olmayan ortaklara kıskançlık emaresi gösterdi.
Hazreti Fatıma “Babacığım, hep annemin hatırını gözetirdin. Şimdi niye üzdün?” diye sordu. “Annenin güzel ameli çoktur. Ama Allah cihadı erkeklere, gayreti (kıskançlığı) kadınlara yükledi. Erkeklerin cihad ile kazandığı sevabı, kadınlar kıskançlığa sabrederek kazanırlar. Annende bu sevabı noksan gördüm. İstedim ki, onu da kazansın” cevabını verdi. (Münavî, Feyzü’l-Kadir; Hirevî, Mearic)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.