TURGUT ÖZALSIZ 30 SENE

Sesli Dinle
A -
A +
Turgut Özal’ın vefatının üzerinden 30 sene geçmiş. Hem renkli şahsiyeti, hem de memleketin âdeta çehresini değiştiren icraatlarıyla bugün bile hatırlanıyor...
 
Turgut Özal, 1980 evvelinde yüksek bürokraside yer almıştı. Serbest piyasa ekonomisine geçişi ihtiva eden, 24 Ocak Kararları’nın mimarıdır. Hatta hükûmetin bu kararların icrasını savsaklaması üzerine Amerikan merkezli global güçlerin 80 darbesine geçit verdiği söylenir. Darbenin tek faydalı neticesi belki de Turgut Özal olmuştur. Her kesim insan rahat bir nefes almıştır.
 
Anavatan Partisi’ni kurarak alışılmadık bir programla iktidara talip oldu. Umulanın hilafına tek başına iktidara geldi. Çok zor şartlarda, askerî vesayetin mümessili Kenan Evren’in her çeşit müdahalesini ustalıkla idare ederek elinden geleni yapmaya çalıştı.
 
Üst üste üç defa seçim kazandı, ama ne yaptıysa ilk devrede yapabildi. Nitekim hemen her iktidar, mühim icraatını ilk başta yapar, sonra muhalifleriyle uğraşmaktan başını kaldıramaz.

Devlet, millet içindir!

Genç yaşta Amerika ve Avrupa’ya gidişi, dünya görüşünü değiştirdi. Tarihi ve dini iyi bilirdi. O devirde herkesin kahraman sandığı İttihatçılar için, “1909 ile 1918 yılları arasında koskoca imparatorluk bozuk para gibi harcanmış” sözü dikkate değerdir.
 
Tek Parti devrini yaşamış biri olarak, engin vizyonu biraz da bunlardan gelir. Demokrasiye ve liberal ekonomiye samimiyetle inanmıştı. “Devlet millet içindir, millet devlet için değildir!” derdi. Her kasabanın kendi mektep ve hastanesini idare etmesi gerektiğine inanırdı. Merkeziyetçiliği ve bürokrasiyi yumuşatmaya çalıştı.
 
Üç senede bir yurt dışına çıkış izni alanlar, yanlarında en fazla 100 dolar götürebilirdi. Cebince 1 dolar bulunan suç işlemiş sayılırdı. Ev telefonuna yazılanlar 20 sene sonra kavuşabilirdi. 50 km uzaktaki bir şehirle konuşmak için bir gün beklenirdi. Hatasıyla sevabıyla çok büyük işlere muvaffak oldu. 80 evvelini bilenler, kendisini hayırla anmaktadır.
 
İş bitiriciydi. Mesela Ankara’nın su meselesini, birkaç sene sonra bitmesi planlanan su isale projesini finansman bularak hemen bitirterek çözdü. Hava kirliliğini, Güney Afrika’dan kömür getirterek çözdü. En mühim icraatı Türkiyeyi 21’inci asrın haberleşme çağına hazırlamak olmuştur.
 
Hayalperest değil gerçekçi bir insandı. Ama bu, idealistliğine halel vermemişti. Selefi Süleyman Demirel gibi o da ordunun sistemdeki rolünü gayet iyi anlamıştı. Onu demokrasi önündeki engel olmaktan çıkarmaya çalıştı. Profesyonel askerliğe ağırlık verdi. OYAK vesair kuruluşlarla orduyu ekonomik sistemin içine soktu. Hatta “Asker artık paranın tadını aldı, kolay kolay darbe yapamaz” dediği meşhurdur.
 
1989’da reisicumhur olduğunda, dindar bir şahsiyetin ilk defa Köşk'e çıkışı bazı kesimleri endişelendirdi. Hatta Evren, Köşk arşivini emniyete almak için askeriyeye naklettirdi. Muhalifler “Çankaya, Ezankaya mı oluyor?” diyedursun, Turgut Bey, “Reisicumhur oldum diye namazı terk mi edeceğim?” cevabını verdi. “Alışamadık” diyenlere, “Alışırsınız, alışırsınız” demişti.

Allahın verdiği canı kim alabilir?

1988’de parti kongresi esnasında Kartal Demirağ adında bir tetikçi kendisini öldürmeye çalışmış; Turgut Bey parmağından yara alarak kurtulmuş; 20 yıla mahkûm olan tetikçiyi sonradan affetmiştir. Bu hâlâ çözülememiş karanlık bir suikasttır!.. Bu esnada gösterdiği metanet ve sonrasında yaptığı samimi konuşmada geçen “Allahın verdiği canı ondan başka alacak yoktur. Biz ona teslim olmuşuzdur” sözleri hafızalara kazınmıştır.
 
Makam ziyaretlerini sivil kıyafetlerle yapması, rutin merasimlerin çoğunu ciddiye almayarak katılmaması, misafirleri sayfiyede ağırlaması, protokolü ciddiye almaması, resmî ve sivil şahıslarla samimi temasları herkesi şaşırttı.
Spontane, samimi ve tabii hareketleri olan bir insandı. Bazılarını şaşırtsa da, halk bu tabii hareketleri yakınlıkla karşıladı. Ölümünde sivil cumhurbaşkanı, demokrat cumhurbaşkanı, dindar cumhurbaşkanı pankartlarıyla uğurlandı.

Uzaktan kumanda

Siyasi hayatında, hasbelbeşer hatalar yaptı. Amme efkarının baskısıyla eski siyasilerin yasağını kaldırtması, kendisini güçlü ve yıkıcı rakiplerle karşı karşıya getirdi. Başbakanlığı bırakıp, pasif bir makam olan reisicumhurluğa geçişi, partisini sahipsiz bıraktı.
 
Partiyi uzaktan kumandaya çalışsa da muvaffak olamadı. Gemi karadan yürütülmez. Alman ekolünün adamı olarak görülen Mesut Yılmaz’a az da olsa destek vermesi, sonunu getirdi. Köşk'ten ayrılıp partisinin başına geçmeyi hedeflerken, hayat saati durdu.
 
O âdeta statükoyu protesto edercesine Ankara’da değil, İstanbul’a defnedilmek istedi. "Öldükten sonra beni İstanbul’a defnedin, kıyamete kadar Fatih Sultan Mehmed’in manevi ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum” dedi. Cenazesine hem Ankara, hem de İstanbul’da yüz binler iştirak etti.
 
Çokları öldürüldüğünü iddia etse de, zaten yaşlı ve hasta idi. Perhize dikkat etmez, çok süratli bir tempo ile çalışır ve yaşardı. Ölümü gayet tabiidir. Ama memleket için büyük bir talihsizliktir.
 
Kendisini birkaç defa gördüm. En son hemşehrimiz Yıldırım Akbulut’un düğününde karşılaştık, elini öptürdü, yanağımı okşadı. Son görüşümüzmüş. Allah rahmet eylesin!
 
TURGUT ÖZALSIZ 30 SENE

Resmî ideoloji

Turgut Özal orta hâlli bir memur ailesinin çocuğuydu. Babası Pütürgeli Kürt, annesi Çemişgezekli Türk idi. Kürt olduğunu inkâr etmemiş, ancak bunu bir kompleks vasıtası da yapmamıştır. Ailesi muhafazakârdı. Annesinin mensubu olduğu Nakşi tekkesi şeyhi Abdülaziz Bekkine ve ardından Mehmed Zahid Kotku ile irtibat kurdu. Her zaman Ehl-i sünnet dindar çizgisini muhafaza etti.
 
Yaşantısında bazı inhiraflar olsa bile, samimi bir Müslüman olarak tanındı. Ailesinin hâli çoklarının kafasını karıştırsa da, onların bu hâli Turgut Bey için bir emniyet supabı oldu. Nitekim Kenan Evren, “Ben karısının hâline baktım da adaylığını tasdik ettim, yoksa veto ederdim” demiştir
 
Çağ dışı ideolojilerin memlekete zarar verdiğini anladığı için, 4 farklı temayülü partisinde bir araya getirmeye çalıştı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa 1989’da yaptığı bir konuşmadaki, “Atatürk de insandı. Tabii zaafları vardır” sözü o zaman gündeme bomba gibi düştü.
 
Türkiye gazetesi başyazarı Yalçın Özer’e “Amerika ve Avrupa, Türkiye’nin önündeki en büyük engeli resmî ideoloji olarak görüyor” demişti. Yalçın Özer’in “Bunu değiştirmelerine engel nedir?” sualine gülerek, “Demek ki yerine ne koyacaklarına karar vermemişler” diye cevap vermişti. 
TURGUT ÖZALSIZ 30 SENE

Bir koyup üç almak

Türkiye demokrasi tarihinde çığır açmış birkaç isimden biri, belki de birincisidir. Adnan Menderes’in açtığı yolu, Turgut Özal genişletmiştir. Turgut Bey tam bir inovasyon (yenilenme) taraftarıydı. Türkiye onun sayesinde pek çok “ilk” ile tanıştı. Serbest piyasa ekonomisi ve liberalleşme onun zamanında başladı. İktidarı zamanında (1983-1991) Türkiye ekonomisi yıllık vasati 5,2 büyüdü.
 
Şarkta terör faaliyetleri onun zamanında başladı. Terörle mücadelede sivil inisiyatifi devreye soktu. Koruculuk sistemini kurdu.
 
Memur maaşlarını insani seviyeye getirdi. Çalışmayan eşe bir maaş kadar eş parası verdi; çok kadın işinden ayrılamayı tercih etti.
 
Diplomasiye çok ehemmiyet verdi. Bilhassa dünyanın en güçlü ülkeleri olarak gördüğü Amerika ve İngiltere ile münasebetler ve liderleriyle şahsi dostluklar kurdu. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nı tesis etti.
 
Pakistan, İran ve Türkiye'nin ekonomik iş birliği için kurduğu Ekonomik İşbirliği Teşkilâtı'na soğuk savaş sonrası Orta Asya devletlerini de dâhil etti. 1987’de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na tam azalık müracaatı yaptı. 1991 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat hakkını kabul etti.
Amerika’nın soğuk harb sonraki yeni dünya düzeni hakkındaki fikirlerini analiz ve Saddam’ı iyi teşhis etmişti. Amerika’nın yanında Körfez Harbi’ne girerek Türkiyenin elini güçlendirmek istemiş; hatta “Bir koyar üç alırız” demişti. Ama askerden büyük bir mukavemet gördü.

Kim yanlış anlaşılmadı ki…

Her politikacı gibi yanlış anlaşılmış veya anlatılmıştır. Her hususta rahat olduğu gibi basında çıkan aleyhindeki yazılara ve tenkitlere aldırmazdı. Garb tarzında bir politikacı gibi davranmayı sever, alay ve şakadan hoşlanırdı. “Seçimden önce zam yapacak kadar enayi miyim?” demesi de böyledir. Asık suratlı ciddi bürokrat tarzı siyasetçiye alışık iç piyasa buna alışık değildi.
 
Şark meselesi için “Gelin federasyon dâhil her şeyi konuşalım” sözü bölücü taraftarı olmakla suçlandı. “Benim memurum işini bilir” sözünü, kötü niyetliler, rüşvet ve avanta diye anladılar. Ama “Benim memurum işini hakkıyla yapar" veya “Benim memurum ikinci işi yapar, akşamları icap ederse çalışır, köyünden erzak getirir, ama yaşar” demek istediğini görmezden geldiler.
 
“Ben boş oturanları değil, çalışıp kazananları severim” mealindeki hadis-i şerife atıf yapması, “Ben zengini severim” şeklinde anlaşıldı. Kimse zenginlerin binlerce ailenin rızkına vesile olduğunu, memleketin ilerlemesi için en büyük katkıyı yaptığını dikkate almadı.
 
“Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” sözü de böyledir. Hususi TV kanallarının neşriyata başlamasının anayasaya aykırı olduğu söylendiğinde, “Sanmam” demiş; bu celsede bulunan Hikmet Çetin’in “Sizin bu dediğiniz anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz manasına geliyor” demesiyle, bu söz Turgut Bey’in üstünde kalmıştır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.