Davulla zurnayla yola çıkmış, bandoyla karşılanmıştık...

A -
A +

Halk arasında bir “replik” hâlini alan “Türkiye’de Almancı, Almanya’da yabancı…” klişesine muhatap oldular.

 

 

 

Almanya’ya ilk gidenler başta München, Berlin, Hamburg ve Frankfurt garlarında, Alman halkı ve yetkililerce sıcakkanlı ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştı. Fakat bu iyimser hava uzun soluklu olmamış, zamanla şartların değişmesiyle birlikte Türklere “hadi artık evinize dönme vakti geldi” denilerek bir bakıma onlara kapının yolu gösterilmişti de... Bu sefer de geri dönmek isteyen olmayacaktı.

 

Türk rockunun önde gelen isimlerinden ve siyasi sebeplerden ötürü Almanya’da uzun seneler yaşamış olan Cem Karaca, Türklere karşı değişen Alman bakış açısını protesto etme ihtiyacı duyar ve şu şekilde ifade eder hissiyatını:

 

 

 

Davulla zurnayla yola çıkmış,

 

Bandoyla karşılanmıştık.

 

İş gücümüzdü sattığımız,

 

Ter olup çarklara aktığımız,

 

Servete servet kattığımız,

 

Gurbet el şimdi bize “dön geri” diyor!

 

 

 

Halk arasında bir “replik” hâlini alan “Türkiye’de Almancı, Almanya’da yabancı…” klişesine muhatap oldular. Bizler için “hem Alman, hem Türk toplumları için” bunca şey yapmış olmalarına rağmen, hayatları boyunca sevilmeyen bir azınlık olarak kaldılar. Birincisine “ekonomik yükselişi” gerçekleştirmesi için yardımcı oldular... Kendi memleketlerine ise “milyarlarla ifade edilecek paralar havale ederek” toplum dengesinin muhafazasına, devletin kalkınmasına destek verdiler…

 

Hayallerini, ümitlerini, sevdalarını, geleceklerini Sirkeci garından kalkan vagonlara yükleyenlerin ilk etapta tek bir maksadı vardı; kısa zamanda yeterince para kazanıp memlekete dönebilmek. Kazanılacak para ile sılada bıraktıkları yakınlarına “bir göz ev” belki bir araba ve de geri kalan hayatlarını idame ettirecek kadar da para biriktirmekti. Fakirliğin yaban ellere sürüklediği bu “modern göçebeler” için “evdeki hesap çarşıya uymayacak” ve kısa maksatlı gelişleri, uzun soluklu bir kalıcılığa dönüşerek Almanya’yı “ikinci bir vatan” olarak benimsemelerine vesile olacaktı.

 

Babacığım da iki arada bir derede kalanlardan olmuş maalesef.

 

- Bir o mu? Daha niceleri…

 

- Araya nefisler de girince…

 

- Güzel bir kadın göze, iyi bir kadın kalbe hoş görünür. Birincisi pırlanta gibi ama geçici, ikincisi huzur ve saadet kadar hakikatti.

 

- Öyle de olsa anlamak kolay değil.

 

- Eee! Sonra?

 

- Sonra, babacığım ilkin oldukça disiplini ve muntazaman her fırsatta mektuplar gönderiyor. İşte onlardan birinde şunları yazmış. Hatıra olsun diye anneciğim hep cebinde taşırmış. Canım anneciğim vefat ettiğinde ceplerini kontrol ederken çıktı. Şimdi de ben yanımdan ayırmıyorum. Ne hikmetse bu eskimiş kâğıtta hem anneciğimi hem de babacığımı birlikte görüyor gibiyim.

 

- Mahzuru yoksa okur musun?

 

- Tarihe bir not kabilinden olsun okuyayım.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.