Yüce dağ başından indiremedim, Yönünü yönüme döndüremedim...

A -
A +

“Neredesin kız Jale? O Tanju denen adam seni yoldan çıkardı, kandırdı, ziyan etti, hayatına, ömrüne ipotek koydu…” diyenler oldu..

 

 

 

Muhakkak gelecek o vakit için hazırlanmamdan maada bir çıkış yolu kalmıyordu benim için. Kalbim tam mutmain olmuştu şimdi de arkadaşlarımı kurtarmaya sıra gelmişti. “Ebedî saadetin yolunu buldum, tanıdıklarım da kurtulsun…” diyor, her bakımdan kendimi mesul hissediyordum.

 

Bu hissiyatla oturdum eski mahalleden, mektepten, o hızlı hayatımızdan kalma arkadaşlarımı aradım tek tek... İlk tepkileri tuhaf olmuştu. Bir kere çok şaşırdılar, seneler sonra karşılarına çıkmama. “Neredesin kız Jale? O Tanju denen adam seni yoldan çıkardı, kandırdı, ziyan etti, hayatına, ömrüne ipotek koydu…” diyerek ateş püskürüyorlardı. Ne ettim eyledim adreslerini aldım. Vefat edenlere rahmet diledim. Kalanlar da çil yavruları gibi darmadağınık olmuştu. İş icabı, evlilik sebebiyle, çoluk çocuk okutma telaşıyla kimi eski evlerinden çıkmış, kimi Ankara’ya, bazıları Bursa, İzmir gibi büyük şehirlere taşınmıştı.

 

 

 

Yüce dağ başından indiremedim,

 

Yönünü yönüme döndüremedim.

 

Gece gündüz hem okudum hem yazdım,

 

Şu cahil nefsimi kandıramadım.

 

 

 

Şunu samimiyetimle itiraf edeyim, yeni kılık kıyafetim ve hayat tarzımla evlerini bildiklerime de gitmeye cesaretim yoktu. Nefise Doktor’umun yaptığı gibi yaptım. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından birer paket hazırladım. “Bu kitaplar ölmüşlerimin hayrına size hediyemdir...” yazdım, gönderdim. Bazıları mühimsemedi ki geri bile dönmedi, birkaçı telefon edip hakaretlerin en ağırıyla içlerini boşalttı, bazıları da “Aaa kız Jale, bunları sen mi gönderiyorsun? Ne zamandır arıyordum böyle şeyleri... Mübarek kandillerde ne yapacağımı bilemiyordum. Şöyle sayfaları karıştırdım da maşallah her aradığım şey var dinimiz hakkında…” deyip teşekkür etmişti. Bu vazifemi yaptıktan sonra bir nebze de olsa mesuliyetten kurtulmuş, huzurla dolmuştum. Artık kalbim rahattı. Yoksa gözlerim açık giderdi ahirete Allah muhafaza.

 

 

 

Vuslat eri olmuş isen,

 

Bu gam ile firak nedir?

 

Dostu emin görmüş isen,

 

Bu baktığın ırak nedir?

 

 

 

Allah için olan işi,

 

İhlâs ile kılan beşi,

 

Doğru yola düşen kişi,

 

O bitmeyen merak nedir?

 

 

 

İlim gözün hicabıdır,

 

Ölüm kalım hesabıdır.

 

Eldeki aşk kitabıdır,

 

Şu okunan varak nedir?

 

 

 

Hoca gözünü açasın!

 

Nefis tuzağın geçesin!

 

Dost menziline eresin!

 

Ondan âlâ durak nedir?

 

 

 

Evet, kitaplarımız bizler için ebedî saadet yolunu gösteriyordu muhakkak. Dünya ve ahiretin ne demek olduğunu önümüze koyuyor, ebedî hayatı tercih edip etmemek ise bize kalıyordu. Hepimiz bekliyorduk akıbetimizi… Ama ufukta ne öyle harikuladelik ne de bizi elimizden tutup götürecek birileri gözüküyordu. Kendi kendimizi kurtarma gayretimiz olmasaydı kim ne yapabilirdi? Durum açık bir şekilde önümüze konmuştu lakin gayret hiç yoktu. Peşinde koştuğumuz, gözümüzde büyüttüğümüz bütün dünya ve içindekilerin kocaman hayalden maada bir şey olmadığını bile bile bu inat da neyin nesiydi? DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.