Dâvâ, uğruna yaşanacak; uğruna ölünecek, nihâî gâyedir. Dâvâ, kelime-i tevhidle çerçevelenmiş aşktır. O aşkta fenâ bulmak, o gâyenin eri olmak demektir…
Bugün Gazze olarak yaşadığımız bu îmânla-küfr mücadelesi, Kahramanlar Kahramanının, en azîz insan ve en üstün ve en son Peygamber’in 40 yaşına geldiklerinde Mekke-i Mükerreme meydanına çıkarak “Lâ ilâhe illallah, Muhammed’ür resûlullah!” demeleriyle başladı, Bedr Harbiyle zaferini ilân etti. O mücâdele, dün vardı, bugün var, yârın da olacaktır.
İnsanı insan, Müslümanı kıymetli yapan bu aşk ve bu sevda uğruna yaşamak ve ölmektir. İmân, bu şahlanışa kavuştuğunda kişi, o ulu dâvâsında fenâ bulmuş, yok olmuş demektir. İlk günden bugüne dek bütün İslâm kahramanlarını pâyelerin en yücesine kavuşturan sebep işte budur.
-Bugün Müslüman Türk’ün İslâm dâvâsı uğruna gözlerini budaktan, sözlerini dudaktan esirgemeden küfr ve inkâr cephesine, Siyon ve Evanjelistlerle onlarla birlik olan içeriden ve dışarıdan herkese karşı verdikleri tavizsiz mücadele eden bu iki isme dua etmek her Müslümanın vazifesidir.
Sn. Erdoğan ve Sn. Bahçeli’nin bu azîz dâvâ için yapmayacakları fedakârlık, katlanmayacakları zahmet yoktur. Oturur, istişare sünnetini yerine getirir, Cumhurbaşkanı seçimiyle yüzde 50 artı 1’e dair aklıselimle en isabetli kararı verirler.
Gözler önündeki şu adaletsizlik, yarın tarih yâni gelecek nesiller tarafından bugünkü sorumlulardan hesap olarak sorulacaktır:
-8 milyarlık dünyanın 8 milyon İsrail’e esir düşmesi adalet değildir!
-2 milyon Gazzeli kahramanın 2 milyarlık ümmet adına ölmesi de adalet değildir!
Osmanlı Cihan Devleti’nin bıraktığı boşluğu hiçbir süper güç dolduramadı. Çünkü onlar, adalet, merhamet ve insaf ve vicdan terbiyesi almamışlardır. Zihniyetlerine paylaşma değil toplama fikri yerleşmiştir. Eğer; biz, bugün de Cihan Devleti olabilseydik, bahsettiğimiz şu her iki adaletsizlik de yaşanmazdı. Dünya, en az bir asırdır adalete muhtaçtır. Adalet olmadığı için, Kırım, Kafkaslar, Şarkî Türkistan, Bosna-Hersek, Karabağ, Afganistan, Arakan ve daha birçok yerde mezalim, katliam ve soykırımlar yaşandı ve yaşanıyor. Şimdi de onlara Filistin’de işlenen Gazze soykırımı eklenmiş bulunuyor. Bu çağ, adalete hasrettir. O hasret ancak Müslüman Türk’ün ağırlığını koymasıyla biter.
Dünyanın, adalete ve dolayısıyla huzura kavuşması, Büyük ve Kudretli Türkiye’nin 2071 Kızılelma şafağıyla mümkün olacaktır. Bu aşkın gerçekleşmesi, Cumhur İttifakı’nın sarsılmadan yoluna devam etmesiyle hakîkat olur. Aksi durumun hesabı verilemez.
Dâvâ adamı, siyâset üstü düşünür; düşüncesiyle ufukları kuşatır. “Bir elime Ay’ı, bir elime Güneş’i verseniz yolumdan ve dâvâmdan vazgeçmem!” diyen en mümtaz dâvâ kahramanı Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselâm- huzuruna nasıl çıkacağını, ne arz edeceğini aklından çıkarmaz…