GAZZE, YÜZLERE TUTULAN AYNA!

A -
A +

Muharebede; savaşta en işe yarar “mühimmat” cesarettir! İslâm ahlâkında zemmedilen, kötülenen huylardan biri de “cübnlük”, yüreksizlik, korkaklıktır.
Gazze yiğitleri, bütün mahrumluklarına rağmen Bedir’den, Malazgirt’ten ve daha nice i’lâ-yı kelimetullah yolunda yapılan cihaddan aldıkları ilhamla zalim siyonist, haçlı ve evanjelist ittifakını dize getirerek nasıl korkusuz olduklarını gösterdiler…

 

Onlar, en zor şartlarda bile Kur’âna hizmetkâr oldular, yüce Allah da onları azîz-i vakt kıldı.

 

Kahramanlar Kahramanı Şanlı Peygamberin -aleyhi’s selâm-komutasındaki 313 kişilik İslâm Ordusu, Bedir’de kendinden 10 kat fazla müşrik güçlerini hezimete uğratmıştı.

 

Bedir Zaferi, sonraki bütün İslâm Ordularının kazandıkları zaferlerin mayasıdır. Bu yüzden Bedr’in arslanları, “…ancak!” diyerek sonraki başka hiç destanla kıyas edilemez.

 

Adını Peygamberinden alan ulu komutan Sultan Muhammed Alparslan da 1071’de İslam’ın kalkanı ve sancağı Müslüman Türk Ordusu ile Şarkî Roma Ordusunu darmadağın etti. Ordumuz 50 bin iken düşman bizim 5 katımızdı. Buradaki sırrı ecdada “at hırsızı” diyen zekâ özürlü sözde tarih profesörü gibilerin aklı ermez.

 

Şanlı Gazze Direnişi, Gazze Mücahidleri, şu hakîkati kesinlikle isbat ettiler:

 

-Ölümden korkmayanları mağlup etmek muhaldir!

 

Gazze’de yaşananlarla Türkiye’de olanlar, birbiriyle ilişkilidir:

 

Fâtih Câmiî’nde câmiin imâm ve hatibi muhterem Galip Usta ile hafızlık talebesi Bilal Erdem’e taammüden ve öldürme kasdıyla yapılan bıçaklı saldırının “Şehidlere rahmet, Filistin’e destek, İsrail’e lânet!” toplantısından kısa süre sonra meydana gelmesi ilginçtir. Bilindiği gibi o miting, gayet olgun bir şekilde cereyan ederken Kelime-i Tevhid sancağı taşıyan bir vatandaş, şiddete maruz kaldı ve burnu kırıldı. Bunu yapan bir üniversite talebesiydi. Babası yaşındaki bir insana üstelik yürüyüşün ruhuyla alakalı bayrak taşıyan bir Gazze dertlisine saldırmıştı. Laikçiler, Kemalistler, ırkçılar, sanatçı döküntüleri, burun kıran gence sahip çıktılar, saldırgana eline sağlık diyen, onunla övünen, suçu ve suçluyu öven şöhret budalası şaşkınlar bile görüldü. Kullanılan o talihsiz gencin neredeyse heykelini dikecekler.

 

Fâtih Câmiî’ndeki esef verici olayın, Mecidiye [Galata] Köprüsü Mitinginden birkaç gün sonra olması, tabiatıyla tahrik edici, kışkırtıcı bir bozgun faaliyetinin ön habercisi olarak mütalaa edilmelidir.

 

Nasıl bir tesadüftür ki cami içinde meydana gelen bu vak’a, İBB’yi kazanmasına kesin gözüyle bakılan Sn. Murat Kurum’un Fatih Türbesini ziyaret ettiği sabahın akşamında yaşandı. 

 

Bu suçların faili gençleri, yedek subay Kubilay’ı katleden esrarkeşlere benzetmek çok mümkün.

 

Fatih Câmiî’nde yaşanan bıçaklı tecavüz, bir meczup, uyuşturucu müptelası veya kafatası ırkçısına yaptırılmış olabilir. Sızan ifadelere nazaran sanık farklı konuşsa da önceki SM paylaşımları tehditkârdır.

 

Ankara, Gazze’ye canla-başla sahip çıkarken bir taraftan da Türkiye, mahallî seçimlere gidiyor. Bu seçim her ne kadar mahallî olsa da Tek Parti Zihniyeti ve Kemalist yapı için son şanstır. Bu defa da bir varlık gösteremezlerse kendilerine yıkım olacaktır. Bu sebeple yaşanan ve yaşanacak kaos, kargaşa birilerine yarayabilir. Şükür ki bütün bu hadiselerde aklıselim galip geldi. Vatandaşlar, Galata Köprüsü’nde de Fatih Câmîi’nde de sükûnetlerini muhafaza ederek saldırganlara zarar vermediler. Bir linç olsaydı bir asır daha istismar edilecek yeni Kubilay’lar türetilirdi.

 

Şu gerçeği mutlaka kaydetmeli:

 

Gazze dolayısıyla Arap düşmanlığı depreşenlerin derdi, Araplar değil, İslamiyet’tir. Bunlar, Erken Cumhuriyet döneminde “İslamiyet, bizi geri bıraktı! Hıristiyan olalım!” diyen malum isimlerin devamıdır. Bu yolda olanlar, Arap düşmanlığıyla siyonistlere dolaylı destek olurken İslamiyet’e de bir şekilde kinlerini saçıyorlar. 

 

Manzara olanca çıplaklığıyla gözler önündedir;

 

Evvela; Osmanlı Sultanlarına “at hırsızı!” deme hadsizliği gösterildi. Ardından çağlar üstü o mübarek ve muhteşem Sultan’ın mâbedinde imam katlederek cinayet işlenmeye teşebbüs edildi!

 

Netice itibarıyla:

 

İki-üç haftadan bu yana Riyad’dan Galata Köprüsü’ne, MOSSAD ajanlarının derdest edilmelerine, oradan Fatih Camiî’ne… ve daha nelere ve nerelere kadar şeytanî fitne kışkırtıcılığı yapılmaktadır. Son derece uyanık olmalı. Daha da tehlikeli şekilde arkası gelebilir.

 

Bu fitne, kaos çıkarmanın, toplumu birbirine düşürme kastının iki esas sebebi var:

 

1-Ankara’yı meşgul ederek, Gazze’yi sahipsiz bırakıp siyonistleri rahatlatmak.

 

2-Her ne pahasına olursa olsun yeni bir 31 Mart Vak’ası tertipleyerek 31 Mart 2024 seçimlerini kaybetmemek.

 

31 Mart 1909

 

31 Mart 2024

 

Ufaktan başlayıp Abdülhamid Han’a darbeye dönüşen 31 Mart başıbozukluğu, bir asır sonra aynı alanda Gezi İsyanı olarak hortladı. Şimdi de aynı Gezi İsyanı, Riyad’da ateşlenmek istendi fakat 15 Temmuz’u unutmadıkları için yürekleri yetmedi.

 

Son söz şairin:

 

Erdem Bayazıt, Necip Fazıl’ın teşbihiyle “Türkçe’nin lügati” Fethi Gemuhluoğlu’nun anasının durup durup ünlediği ‘Sebep Ey’inden aldığı sesle zalimlere meydan okuyor:

 

“Ölüm, bize ne uzak, bize ne yakın ölüm! Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm?”

 

...

 

Şehîd, ölümsüzlüğe ulaşan kahramandır!

 

Gazze, şüheda yurdudur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.