Etkinlik bağımlısı çocuklar

A -
A +
Çocuklarla nitelikli zaman geçirme olayı ebeveynler tarafından biraz yanlış anlaşıldı sanki. Çünkü bazı evlerde resmen çocuk festivali yaşanıyor ve çocuklar hiç yalnız kalamıyor. Aileler, tamamlanması gereken bir müfredat varmış gibi bir telaş yaşıyor.
 
Bunda sosyal medyanın da etkisi var elbette. Bazı anne babalar sosyal medyada okudukları her tavsiyeyi not alıp çocuklarına uygulamaya çalışıyor. Ama çocukların kullanım kılavuzu yok ve her tavsiye her çocuğa uymuyor. Bu yüzden ebeveynler çocuklarını en iyi tanıyan kişiler olarak bir filtreleme sistemi geliştirmeli.
 
En önemlisi de biraz annelik babalık içgüdüsüyle hareket etmeli ve çocuklarıyla ilgili hislerine güvenmeli. Çünkü bin tane uzman toplansa, sizin çocuğunuzla ilgili bir kararı sizden daha iyi veremez.
 
Zaten çocuğun her anını doldurmak, bir dakikasını bile boş bırakmayacak şekilde etkinlik planlamak nitelikli zaman geçirmek değildir. Her bir dakikası ebeveynleri tarafından planlanan çocuklar, gelecekte kendi hayatlarını nasıl yaşayacaklar?
 
Çocukluk can sıkıntısı demektir. Yani normal çocukların canı sıkılır. Halının üzerine uzanıp boş boş tavana bakarlar. Sağda solda yuvarlanıp, sızlanırlar. Bu gayet normaldir. Ama ebeveynler "Eyvah, çocuğun canı sıkılıyor!" deyip acil müdahale planlarıyla etkinlik kaygısına girerse akış bozulur. Doğal akışın dışına çıkan kurgusal hayatlar da kurgu karakterler üretir.
 
8 aylık çocuğa çabuk yürüsün diye gün boyu yürüme egzersizi yaptırılmaz. Veya düzgün konuşsun diye bir yaşındaki çocuğa gramer dersleri verilmez. Çünkü çocuk yürümeyi ve konuşmayı kendisi öğrenir. Ebeveyn ne kadar çok müdahale ederse, öğrenme o kadar gecikir.  
Benzer şekilde çocuğun düşünme becerisi gelişsin diye de ha bire etkinlik yapılmaz. Çünkü düşünmek aslında insanın kendisiyle konuşmasıdır. Bu da ancak yalnızken yapılır. Eğer bu fırsat verilmezse de çocuk rahatça düşünebilmek veya hayal kurabilmek için kendi çarelerini üretir.
 
Mesela bazı çocuklar tuvalette çok vakit geçirirler. Anne babalar çoğunlukla bu durumu mide bağırsak problemleri temelinde ele alır. Ama yapılan bazı araştırmalar, yalnız kalamayan çocukların bu ihtiyacını gidermek için ihtiyaç molalarını uzatma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Yani konu bağırsakla değil, iltisakla ilgilidir.
 
Öyleyse çocuğu hayata hazırlamak istiyorsanız biraz akışına bırakın. Üzülme, can sıkıntısı veya hayal kırıklığı gibi duyguların yaşanmasına izin verin. Tecrübenin, kaybederek kazanılan bir şey olduğunu unutmayın!
O yüzden bırakınız sıkılsınlar! Bırakınız kendi akıllarıyla düşünüp plan yapsınlar. Çocuğu hep yalnız bırakmakla, hiç yanından ayrılmamak arasında bir fark yoktur. Birinde bağlar zayıflar, diğerinde bağımlılık güçlenir.
 
Netice? Ebeveynlik hâlden anlama sanatıdır. Çocuğun hâlini anlamadan hatırını yapamazsınız. Yapmaya çalışırsanız da iç güveyisinden hâllice olur, sadece yorulursunuz.  
 

Hayırsız torunlar

Hafta sonu imza ve söyleşi programları için Kastamonu’daydım. Bu geziden aklımda ve kalbimde kalan iki şeyi sizinle paylaşmak istiyorum.
 
Birincisi şu; Eskiden Kastamonu’da eşler birlikte dışarı çıktıklarında erkekler birkaç adım önden yürürlermiş. Niçin peki? Çünkü eşini Çanakkale savaşında kaybeden ve dul kalan çok fazla kadın varmış. İşte onlar sokakta bakıp da imrenmesinler diye aile saadetini evde bırakıp dışarıda ayrı yürürlermiş.
 
İkincisi de şu; Şehri gezerken İsmail Bey Külliyesini ziyaret ettik. Külliyenin içinde meşhur Deve Hanı var. 1400’lü yıllarda inşa edilen bu hanın dışına bir kapı yapılmış. Kervanlar geldiğinde ticaret malı yüklü olan develer bu kapıdan geçirilirmiş. Develer eğer yüküyle birlikte bu kapıdan geçemezse, yüklerin fazlalık kısmı boşaltılır, devenin sahibine de fazla mal yüklediği için ceza kesilirmiş.
Yani dedelerimiz, ne insanın gönlüne ne de devenin sırtına fazla yük binmesine izin vermezmiş.
 
Sosyal medyada “En Mutlu Çift Biziz” temalı yarışmada dereceyi zorlayan, hayvan hakları deyince aklına sadece Batı ülkeleri gelen ve fetihlerin sadece kılıçla yapıldığını zanneden hayırsız torunlara duyurulur!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.