Ne işimize yarayacak bunlar ileride?

A -
A +
Öğrencilerin sıkça sorduğu ve çok ciddiye almadığımız bir soru var;
"Hocam, bu öğrendiklerimiz ileride ne işimize yarayacak?"
Bu soru aslında eğitim sistemlerine yönelik yapılmış en etkili eleştirilerden bir tanesidir. Çünkü şu anda eğitimdeki en büyük problemlerden birisi, süreçleri anlamlandırma konusunda yaşadığımız zaaftır.
Finlandiya işte bu sorunun cevabını verebilmek için büyük bir eğitim reformuna hazırlanıyor.
Yeni sistemde artık matematik, fen bilgisi, İngilizce dersleri olmayacak. Bütün dersler ve kazanımlar 2. Dünya Savaşı, İklimler, Yağmur Ormanları gibi temaların altında yer alacak.
Mesela meslek lisesine giden bir öğrenci Kafeterya Servis Hizmetleri teması altında matematik, yabancı dil, yazma ve iletişim becerileri gibi dersler alacak.
Daha ileri bir sınıfta Avrupa Birliği temasıyla ekonomi, coğrafya, dil ve tarih dersleri birbiriyle ilişkili bir şekilde sunulacak.
Finlandiya bu atağıyla, eğitim muhabbetlerinde “Adamlar yapmış abi” cümlesinin öznesi olmaya devam edeceğe benziyor.
Bizim için de özneye özenme devrini kapatıp, eyleme geçme vakti çoktan geldi, hatta geçiyor!
 
ÖRNEK DERS
 
Disiplinler arası ilişkiyi eğitim sistemine dahil etmek aslında çok zor değil.
Mesela İngilizce dersinde hava durumunu öğretirken tahtaya Avrupa haritasını yansıtıp anlık olarak farklı Avrupa şehirlerinin hava durumlarını incelersiniz.
Londra yağmurlu, İstanbul güneşli, Helsinki karlı…
Daha sonra en sıcak şehirle en soğuk şehir arasındaki ısı farklarının çıkarıldığı bir grup çalışması verirsiniz.
Grup çalışmasının sonunda öğrenciler yaz tatilinde hangi şehre gitmek istediklerini aralarında tartışarak seçerler. Daha sonra aynı şehri seçenler kendi gruplarını oluşturarak bu şehir için basit bir turist broşürü oluştururlar. Broşürde şehrin tarihi, önemli müzeleri ve gezilecek yerleri yer alır.
Proje ödevi olarak da öğrencilere boş bir valiz resmi bulunan kâğıtları dağıtarak, gidecekleri şehre uygun eşya hazırlamalarını istersiniz.
Böylece İngilizce, coğrafya, tarih, matematik ve görsel sanatlar derslerini tek bir tema altında işlemiş olursunuz. 
 
BEBEKLER İÇİN YÜRÜME VE KONUŞMA DERSLERİ
 
Aslında birçok eğitim modelini oluştururken, insanın bebeklikten itibaren nasıl öğrendiğini inceleyip oradan ilham alıyor uzmanlar.
Bir yaşında bir çocuk acıktığında yalpalayarak annesinin yanına gider ve eliyle tezgâhın üzerindeki çikolatayı göstererek “mama” der.
Burada çocuğun problemi açlıktır. Amacı da konuşmayı veya yürümeyi öğrenmek değil, karnını doyurmaktır.
STEM de aynı süreçleri içeriyor. Önce bir problem tespit edilir. Sonra problemin çözümü amaç, bunun için ihtiyaç duyduğumuz bütün ders ve konular da araç hâline gelir.
Anne babanın ve öğretmenin görevi çocuk dünyayı keşfederken onun yolunu açmak, güvenli bir ortam sağlamaktır.
Eğer eğitim sürecinde merak, ihtiyaç ve çözüm bekleyen problemler yoksa, zihinler çoktan seçmeli şıkların arasında hantallaşırken, toplumda üretemeyen, düşünemeyen ve topluma bir faydası olmayan diplomalı işsizler birikir.  
 
STEM vs KDEM (Kısır Döngü Eğitim Modeli)
 
Şimdi bazı öğretmenlerimiz bana STEM edecek ama yazmak zorundayım. Ülkemizde okulların birçoğunda maalesef disiplinler arası etkileşim hâlâ şu düzeyde gerçekleşiyor;
Çocuk matematik dersinde sıkılıp defterine resim yapıyor. Sonra matematik öğretmeni öğrenciyi resim dersinden alıp bire bir yapıyor.
Veya çocuk fen dersinde sıkıldığı için atlıyor, zıplıyor, yerinde duramıyor. Sonra sınavdan zayıf alınca beden eğitimi dersinden çıkarılıp fen bilgisi çalıştırılıyor.
Disiplinler arası ilişkide yaşanan şiddetli geçimsizlik döngüyü bu kadar kısırlaştırınca, üretkenlik sadece mazeret bulmak için kullanılıyor.
Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için eğitimi magazin gündemlerden kurtarıp en ciddi memleket meselesi olarak görmemiz lazım.
Çünkü mürekkebin kuruduğu memleketlerde hep kan akıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.