Bugün vahşetin 31. günü, 11 bin şehit, 18 bin yaralı!
…Ve, maalesef cinnet, cinayet, aydın geçinen cehalet ve 21. asırda önlenemeyen vahşet hızını kesmeden devam ediyor. Heyhat, bu ne vaziyet?
Film değil gerçek
Film sinopsisi gibi oldu değil mi? Keşke film olsaydı, ne gezer, acılar dayanılacak gibi değil yürek dağlıyor. Tabii yüreği ve vicdanı olana.
Gazze’deki utanç!
Sevgili okurlarım, neden bahsettiğimi anlamışınızdır, sanıyorum, yeniden “Gazze’deki insanlık trajedisi” demenin ne anlamı var?
Maalesef… Dünyamızın, asrımızın unutulmak üzere olan en önemli unsurunu siz okuyucularımla paylaşmak ve buradan tartışmaya açmak istiyorum.
Sevmek nedir?
“Sevmek nedir? Kim sevilir kim sevilmez?”
Özetle “Sevginin” öneminin daha iyi anlaşılmasını istiyorum. Belki o zaman bu haysızca vahşet durur, belki o zaman ağaçlar, dağlar, taşlar dile gelir de “Yeter! Dursun, artık bu vahşet.
Daha doymadınız mı masum, tüyü bitmemiş çocukların kanını dökmeye? Yetmedi mi aldığınız onca can, yetmedi mi yerle bir ettiğiniz evler, binalar, sokaklar, caddeler, mahalleler? Bombalarla dümdüz ettiğiniz çarşı pazar, okul, cami, hastaneler kesmedi mi, vampir gibi kan emmeniz?
Sahi nedir bu hayasız katliamın sebebi?
“Sevgisizlik” olabilir mi?
“Evet”, dediğinizi duyar gibiyim.
Ahhh. Dert büyük, acı yürek dağlıyor. Çare; buharı başından aşmış patlamaya hazır bomba misali ateşten alınmak için vakti saatini bekleyen düdüklü gibi kurtuluşu çaresizlikte arıyor.
Dip yapan insanlık adına işte tam bu noktada barış ve huzura hasret şu biricik dünyamız için söyleyin.
Hiç, sevmeyen, biri sevebilir, sevilebilir ve sevinebilir mi? Asla sevemez ve sevilemez.
Çünkü ruhunu iblise teslim etmiş, insanlık adına ne kalbinde zerre muhabbet ne yüzünde birazcık olsun ziya kalmamış biri nasıl etrafa güven, huzur, saadet ve mutluluk saçar?
Mümkün mü bu? Asla!
O mendebur gudubeti görenin dilindeki ilk cümle olsa olsa şu olur:
NE şeyTAN YAHU?
Hasan bey çok güzel bir değerlendirme teşekkür ederim.