Dün dündür bugün de bugün!..

Sesli Dinle
A -
A +
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Afyonkarahisar’da yaptığı konuşmada ne Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik sert üslubu ne de “Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu!.. hepinize sesleniyorum, hadi her birimiz seçimlere ayrı ayrı girelim” çağrısını kimse ciddiye almadı.
 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Ayrı ayrı seçime girme çağrısının bizim nazarımızda ciddiye alınacak tarafı yoktur. Seçime ayrı girmek isteyenlerin elinden tutan önüne geçen de yoktur” derken “masa ortakları” da “ittifaka karşı kırık dökük bir tehdit” olarak değerlendirdi.
Geri dönüş için bir “açık kapı bırakmakta” yeterli tecrübe sahibi olan Akşener, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun ortak cumhurbaşkanı adayı gösterilmesini veto edip terk ettiği 6’lı Masaya yaklaşık 96 saat sonra geri dönüp “nerede kalmıştık” diye oturmuştu.
 
Akşener’in ittifaka veda etmediği görüşünde olan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun milletvekillerinden İyi Parti liderine cevap vermemelerini istediği konuşulurken eski CHP Genel Sekreteri Mehmet Sevigen, Akşener’in söylemini “masadaki ortakların hepsine racon kesti, fırça çekti, hiçbirinizi istemiyorum dedi. Bundan sonraki seçimlerde yine göreceksiniz geri dönecektir” diyerek değerlendirdi. 
Akşener’in ihtiyacı olmasa da siyasette geri dönüşleri sık rastlanır fanteziler hâline getiren Süleyman Demirel'in meşhur ''Dün dündür bugün bugündür'' sözüdür.
 
28 Mart 1973'te görev süresi biten Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın yerine Demirel’in Semih Sancar ile gizlice görüştüğü söylentisi ortaya atılınca gazeteciler Süleyman Demirel'e gelip ''Efendim daha dün görüşmedik demiştiniz ama…'' dediler. Demirel bunun üzerine gazetecilere o meşhur sözü fısıldadı: ''Dün dündür, bugün bugündür.''
 
Bugün yaşananlar da Demirel’in bu ilkesinin güncellenmesidir.
 
İyi Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, önceki gün yaptığı basın toplantısında “Bazı siyasi partiler İstanbul ve Ankara’da bazı hedefleri olduğu için bu konuyu çok çok köpürtüyorlar. Ama biz çok net bir şey ortaya koyduk, biz şu anda kendi adaylarımızı çıkaracağız, bunun hazırlık ve çabası içerisindeyiz” açıklamasına Akşener’den katıldığı televizyon programında düzeltme gecikmedi.
 
Akşener “Bu onun temkinli üslubudur. Şu an için üzerinde konuşulacak, uzlaşılacak isimler olmadığı için Kürşad Bey de bizim kendi adayımızı çıkaracağımızı söylemiştir. Ortak adaylara kapalı değiliz ama bu her halükârda destekleriz anlamına da gelmez” dedi.
 
Bu gelişmeler olurken “İstanbul’u bir kez daha savunmak için yola çıkıyorum” diyerek adaylığını ilan eden İmamoğlu ortada kalmış görünüyor ama “şimdilik”…
 
İktidar tarafından “tutarsızlık ve akıl örtülmesi” olarak değerlendirilen, ana muhalefette “sükût ve ciddiye almama” olarak karşılık bulan bu operasyon ile Akşener neyi amaçlıyor?
 
Siyasette “buharlaşma” ile “görünür hâle gelme” arasında sıkışıp kalan İyi Parti için tek yol yerel seçimlerde alabileceği kadar başkanlık alarak görünür hâle gelmektir. Bu da ancak “al gülüm-ver gülüm” ile ittifakın parçası olarak mümkün görünüyor. Aksi durumda bütün kazanımı seçimlerde birkaç belde belediyesi ile sınırlı kalacaktır.
 
Akşener’in “kazan-kazan” esasına dayalı bu erken uyarısı CHP tarafından daha önce denenmiş kolay kabul edilebilir bir yoldur. Sükûtundaki anlam da budur. 14-28 Mayıs seçimlerinde siyaset tabanındaki varlığı tartışılır partileri ikna ve mutlu edecek sayıda milletvekili veren CHP yeterince tecrübe sahibi ve cömert(!)
 
Taraflar korkulu yatmaktansa uyanık kalmayı tercih edecektir…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.