Gerçekle yüzleşmekten korkanlar!..

Sesli Dinle
A -
A +
Muhalefetin durumunu çok iyi anlattığı için fıkrayı tekrarlıyorum.
 
Adam trafiğin çok yoğun olduğu büyük bir caddenin kenarında durmuş, karşı kaldırıma geçmeye çalışıyor, çırpınıyor ama beceremiyormuş. Bir ara karşı kaldırımda durumu fark eden bir adam ona seslenmiş:
 
“Hemşehrim sen oraya nasıl geçtin?.."
Karşı kaldırımdaki cevap vermiş,
“Ben burada doğdum!..”
 
Kaybetmeyi seri hâline getiren CHP ağır sonuçlara rağmen durduğu yeri değiştirmemekte ısrarlı.
 
Kılıçdaroğlu’nun seçimlerdeki ağır kayıplara gerekçe olarak yaptığı "Okuyan, tartışan, özgürlükçü, kentli dediğimiz kitle yüzde 51 oranında Kılıçdaroğlu dedi. Köylünün enflasyon diye bir derdi yok. Ayda 500 lira verdiğinizde zaten harcayacak yer yok, köyde nerede harcayacak para” açıklaması CHP’de yapılması gereken değişim tartışmalarının özetidir.
 
Bu açıklamaları sandıkta geriye düşme sebebi olarak yeterli görmeyen ve ikna olmayan CHP, tabandan tavana sallanıyor.
 
Ukrayna-Rusya savaşı, Covid-19 salgını ve nihayetinde 11 ili sarsan Maraş merkezli büyük depreminin yol verdiği sıkıntılara karşı zorlu bir mücadele veren iktidara karşı alınan bu mağlubiyet sonrası “CHP’nin durduğu yeri sorgulaması” beklenirken, mağlubiyetin zorunlu kıldığı hesaplaşma bir grup partilinin iştahının kabarmasına ve Genel Başkanlık koltuğuna oturmak için bir fırsat hareketine evrildi. 
 
CHP’de “Değişim” adıyla “liderlik kavgasını” başlatan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu seçimlerdeki mağlubiyetlerin yarasını kendisini Genel Başkanlığa taşıyacak bir değişim hikâyesi ile kuşatmaya çalışıyor.
 
CHP’de seçim kaybetmeyi alışkanlık hâline getiren Kemal Kılıçdaroğlu mu yoksa yenilgilerin faturasını “cahil” diyerek halka kesen CHP’nin durduğu yer mi? Muhalefet kültürlerini parti içinde ve sokakta patırtı çıkarmakla sınırlamışlar. Farklı bir “Politika üretme” gayretleri, seçmenle barışarak kaldırım değiştirme dertleri yok.
 
Hafta içi Tunceli’nin Nazimiye ilçesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun anne ve babasının adını verdiği konukevinin açılış programında “Toplumu ayrıştırmanın belki de en zor olduğu topraklarda yaşayan milletiz. Ama ne yazık ki dönem dönem milletimizi ayrıştırmayı kendine gelenek edinmiş insanların bazen kurbanları oluyoruz. Buna asla müsaade etmememiz lazım…” diyen İmamoğlu CHP’deki hastalığın gerçek yüzünü ortaya koyuyor.
 
O zaman bu “Ayrışma hikâyesini” ve aktörlerini sorgulamak gerekiyor.
“Toplumsal ayrışma” ne demek ne anlama geliyor? Kendilerine göre ayrışmış kitle, siyasette ve sosyal hayatta karşı kaldırımda duran “…lümpenleşen ve arabeskleşen, örgütlü cehaletle beslenip kılcal damarlarına kadar yayılan bütün değer ölçülerinden kopmuş halk yığınlarıdır…”
 
Soru şu “toplumsal ayrıştırma” kişilerden siyasi partilere evrilince meşruiyet mi kazanıyor? Kendisine oy vermeyen kitleleri “çürüyen kesim” olarak tanımlamak nedir?..
 
Seçimden zaferle çıkan AK Parti oylarındaki düşüşün nedenlerini tespit etmek için sahada geniş kapsamlı araştırma başlatırken CHP, sorgulamayı seçmen tabanına taşımıyor.
 
“Bizim yenilenmeye ihtiyacımız var. Nedir yenilenme?.. Örneğin parti tüzüğünün değişmesi lazım. Bunun için de zaten çalışıyoruz. Örgütlerin beklentisi nedir, ne değildir onları alıyoruz…” diyen Kılıçdaroğlu’nun karşı kaldırıma geçmeye hiç niyeti yok.
 
Manisa Milletvekili Özgür Özel de liderinin izinde. O da “Ben bu partinin bir daha seçim yenilgisi yaşamaması için ne yapılması gerekiyorsa, bana düşen görev ne ise ona talibim…” demiş ve “Genel başkanlıksa genel başkanlık…” diyerek fedakârlığının(!) sınırlarını çizmiş.
 
“Milletimizi ayrıştırmayı kendine gelenek edinmiş insanlarla mücadele...” sözü kulağa hoş geliyor ama önce bunu söyleyenler kendileri aynaya bakmalı!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.