Ne yaptın Dursun Başkan

A -
A +

Kaç defa yazdım; eğer, Dursun Özbek gibi “tecrübeli” bir başkan, kulaklarını “sosyal medyadaki ‘etiketli’ fanatiklerinin isteklerine boyun eğerek, üstelik ‘Bizi içine çekmek istiyor’ dediği Başkan’ının açtığı” ve basının “Galatasaray - Fenerbahçe sözlü savaşı” diye manşetlere çıkardığı söz bataklığına düşerse, “ne olacağı” ortada idi ve de oldu!...

 

Takımı için “kulüp ve projeler konusunda her şey yolda ve futbolda üç kulvarda işler ‘tıkır tıkır’ giderken”, birdenbire ortaya çıkan “Riyad skandalında” büyük rakibinin başkanının yazdığı “İstifasını istediği Futbol Federasyonu Başkanı’nı köşeye sıkıştırma” senaryosunda yer alarak, bataklığa adımını attı.

 

Hâlbuki “sosyal medyada olanlara” kulağını tıkayıp, vakti gelince, takımını sahaya çıkararak “1 milyon 600 bin avroyu peşin aldıkları maçı oynamak, rakibi sahaya çıkmazsa ‘kupayı alıp’ İstanbul’a dönmek” fırsatı vardı, tam tersini yaptı…

 

Sonrası çorap söküğü gibi geldi… Büyük rakibinin ve medyasının “Futbol Federasyonu Başkanı için açtığı ‘İstifa et’ kampanyasına katılarak, çıkmaz sokağa girdi…

 

Camiada, “11,5 milyar TL’ye ulaşan borçlar ve de ‘hiçbir işe yaramayan bazı futbolculara sarf edilen milyonlarca avrolar için’ sesler yükselmeye başlamış” ve de Dursun Başkan da “Şampiyon olmamamız için cepheler açıldı” feryatları içinde, “birlik beraberlik çağrıları yapma” yolunu seçmiş; “hedefe büyük rakip Fenerbahçe konulmuş” o da yetmeyince “Futbol Federasyonu” eklenmişti…

 

Sonunda “söz savaşı” şiddetlendikçe şiddetlenmiş, ortam gerildikçe gerilmiş ve “gerginlik her iki takımın futbol takımlarını etkileyerek”, ortaya “başarı çizgisini çarpıtan” bir tablo çıkmıştı.

 

Bu süreçte, “birbirlerini yiyen” ve de “Büyükekşi Federasyonunu da yemek için el ele veren” iki büyükten Galatasaray, Türkiye Kupası’ndan Karagümrük’e ve iki Avrupa kupasında da Kopenhag ve Sparta Prag gibi ‘sıradan’ takımlara yenilerek” elenmiş, Fenerbahçe de Türkiye Kupası’nda “Ankaragücü önünde hezimete uğrayarak” saf dışı kalmış, takımın sezon başındaki pırıl pırıl parlayan futbolu hayal olmuştu.

 

Bir iki büyük kulübün takımlarının kadrolarına ve de takımlarının piyasa değerlerine ve son haftalarda oynadıkları futbola bakın… Bir de elendikleri Karagümrüklerin, Sparta Pragların, Kopenhagların, Ankaragücülerin takım değerlerine… Vah ki ne vah!..
Hadi, Ali Koç, “çaresizlik içinde ‘hedef saptırma’ stratejisine sarılıyordu, Dursun Özbek’in buna ihtiyacı var mıydı?..

 

Hele bir de Aziz Yıldırım gibi köşesine çekilmiş bir Başkan’ı “söz savaşına çekecek gafleti göstermek” ve de “ipe sapa gelmez” sözleri yüzünden, ondan “ağır bir cevap” alırken, Riyad’dan beri, “Federasyon Başkanı’na karşı aynı cephede göründüğü” Fenerbahçe’ye “kin ve nefret tahrikçiliği” iddiasıyla suç duyurusunda bulunma fırsatını vermek, ne anlama geliyordu, Sayın Özbek?..

 

Bakın, sizin ve yönetiminiz aleyhine “camia içinden gelen eleştirilere karşı çıkan” ve de “yeniden seçime girerek başkanlığınızın devam etmesini” isteyen ve yazan Öcal Uluç bile, “bu yazıyı yazıyorsa”, varın gerisini hesap edin, siz!..

 

Utanılacak tablo!..

 

“Hiçbir işe yaramadıkları” son maçlarda görülen ‘Tete’lere ‘Ndombele’lere, ‘Vinicius’lara ve de ara transferde gönderilenlere verilen milyonlarca avro transfer paraları ve verilmeye devam edilen milyonluk ücretler ortada iken…

 

Galatasaray kadın voleybol takımının, birçok Galatasaraylının “adını ilk defa duyduğu” bir takıma yenilmesi, erkek basketbol takımının “mağlubiyetlerinin, galibiyetlerden çok ve averajının ‘eksilerde’ olduğu, puan cetvelinin orta sıralarındaki takımlardan 100 yediği ve “aynı puandaki iki takımla beraber sekizinci durumda ‘play-off’a kalabilmek için’ çabaladığı” acı tablo ne anlama geliyor; Sayın Dursun Özbekler, Metin Öztürkler, Erden Timurlar?..

 

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, “yönettiğiniz Galatasaray’ın ‘futbol kulübü’ hâline geldiğini” söylerken haksız mı?

 

Ah şu yorgunluk korkusu!

 

Futbolcular, “Şampiyonluk yarışında yorgunluk riskini yok etmek için” Sparta Prag’dan dört yiyerek, Avrupa kupalarının ikincisine de “Tamam” dediler.

 

Hoca Okan Buruk da, kendisine de, takımına da yakışmayan “çorba gibi bir tertip / taktik ve futbol ile” Karagümrük’e yenilerek, Türkiye Kupası iddiasını çöpe atarak, “yorgunluk riskini” tamamen bitirdi ve “hedefi ‘tek’ kulvara” düşürdü…

 

Karagümrük’ün hocasını ve futbolcularını kutlarken, Okan Hoca’ya bir çift sözüm olacak…

 

“Yarın gece” yeni hoca ve futbolcularıyla atak yapan Beşiktaş bekliyor, Galatasaray’ı…  Camia ve taraftar, endişe içinde. Bakalım, “yorgunluk riskinden kurtulmak ve de Karagümrük’e elenirken, ‘yıldızlarını rotasyonun büyüğü ile dinlendirmek’ ile 3 puan alıp” liderliği koruyabilecek misin?”

 

Şaka!..

 

“Henüz tam iyileşmedin, olmadın” diye “sabırlı olmasını isteyerek” oynatmadığı ve son olarak Sevilla karşılaşmasında “formasını giydiği ve oyuna gireceği sırada Sevilla’nın golü gelince, yedek kulübesine oturttuğu için” teknik direktör Carlo Ancelotti’ye sinirlenen, sinirlendiğini de belli eden, orada burada “Keşke Barcelona’ya gitseydim” gibi sözler söyleyen 19 yaşındaki yıldızımız Arda Güler’e derim ki…

 

“Şımarıklık” öyle büyük bir yetenektir ki, sahibine “Artık büyümene gerek yok” dedirtir…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.