Önce yangını söndürmek lazım

A -
A +
Filistin’in geleceğini tartışmak bugünün acil meselesi değildir. İsrail’in Gazze’deki eylemlerini durduramayan ya da durdurmaya teşebbüs etmeye çekinen birçok devlet Filistin’in geleceğinin ele alındığı uluslararası toplantılar düzenliyor. Birçoğu da bu tür toplantılar için hazırlık yapıyor. Hâlbuki şu an acilen çare bulunması gereken problem “Filistin’in Geleceği” değil “Filistinlilerin Bugünü”dür.
İsrail tarafından öldürülenlerin sayısı 30.000’i geçti. Bunu az bulan ve bombalarla “öldürülemeyen” Filistinlilerin açlığa ve hastalığa mahkûm edilerek “yok edilmelerini” isteyen İsrailli bazı ırkçı gruplar ellerinde “teröristlere yardım yok” pankartları taşıyarak, Gazze’ye insani yardım gönderilmemesi için gösteri yapıyorlar. Başbakan Netanyahu, BM, ABD ve AB ülkelerinden gelen uyarılara rağmen bugüne kadar yaptıklarının yol açtığı felaketten çok daha korkunç bir sonuca sebep olabilecek Refah saldırısını derinleştirmeye kararlı. 2 milyona yakın Filistinli İsrail’in durdurulmasını umutsuzca bekliyor.
1947’de mandater İngiltere’nin Filistin topraklarından çekilmeye karar verip konuyu BM Genel Kurulu gündemine getirmesinden bu yana geçen 77 yıl zarfında Filistinli Arapların toprakları sürekli küçüldü, bölgeye yerleşen Yahudilerinki ise sürekli arttı. Uluslararası alanda çözüm için neredeyse ortak tutum hâline gelen “1967 sınırları” bile 1947’de BM Genel Kurulu’nun Filistin’de kurulacak Arap devleti için kararlaştırdığı sınırların çok gerisinde kaldı. Dahası Filistin topraklarının bütünlüğü, İsrail’in takip ettiği bilinçli bir siyaset neticesinde ortadan kaldırıldı. İşgal altındaki topraklar iki ana parça olan Batı Şeria ve Gazze olarak ikiye bölünmüş gibi gözükse de aslında Batı Şeria’daki Filistin kentlerinin birbirleriyle irtibatı da tamamen kesilmiş durumda. Uluslararası Adalet Divanı’nın hukuka aykırı olduğu yönündeki görüşüne rağmen, tüm Filistin yerleşim birimleri duvarlarla çevrilmiş durumda.
İsrail’in 1948’de kurulmasından bu yana civardaki Arap ülkelerine göç etmek zorunda kalan Filistinlilerin sayısı günümüzde 6 milyonun üzerinde. Terke zorlandıkları topraklara Yahudi yerleşimciler yerleştirildiği için bu kişilerin geri dönüşüne dair hiçbir gerçekçi plan geliştirilemiyor.
İsrail Kudüs’ü bir bütün hâlinde kendi başkenti ilan etmişken ve ABD bu kararı tanıyarak büyükelçiliğini Kudüs’e taşımışken, egemen ve bağımsız Filistin devletinin başkentinin Doğu Kudüs olması bugünkü İsrail tarafından kabul edilecek bir teklif değil.
İsrail’de yakında bir seçim olsa ve Netanyahu başbakanlıktan ayrılmak zorunda kalsa bile, yerine gelecek hükûmetin Filistin’in hukuki sınırlarını, meşru başkentini ve yerlerinden edilmiş Filistinlilerin ülkelerine dönmesini kabul edeceğini düşünmek hayalcilik olur. Aksine Netanyahu’dan bile ileri giderek, Filistinlilerin Filistin’den tamamen çıkarılmasını, Gazze’nin boşaltılarak bir tampon bölgeye dönüştürülmesini, Batı Şeria’nın bile ileride tamamıyla İsrail toprağı hâline getirilmesini isteyenlerin sayıları az değil.
Tüm bunlar dikkate alındığında, başta bölge ülkeleri olmak üzere uluslararası toplumun çabalarını yoğunlaştırması gereken konu evvela Filistinlilerin kurtarılmasıdır. Yıllardır çözülemeyen konuları bugün çözmeye kalkmak, evde yangın çıkmışken odalarda kimin kalacağını tartışmaya benziyor. Önce yangını söndürmek gerekir. Filistinliler olmadan, Filistin’inde zaten bir çözüm olmaz.
Türkiye bu gerçeğin farkında. Ankara Filistin meselesine uluslararası hukuka uygun, adil bir çözüme ulaşılabilmesi için küresel çapta yürütülen her türlü gayretin içinde aktif şekilde yer alıyor. Bunu yaparken, bugünün en önemli meselesinin Gazze’de akan kanın durdurulmasının ve bölgeye insani yardımların ulaştırılmasının olduğunun da bilincinde hareket ediyor. İnsani yardımların Filistin’e iletildiği kanal olan Mısır’la tam bir mutabakat içinde olunması çok değerlidir.
Diğer yandan, bölge ülkelerinin çok daha etkili hareket etmesi için de bu iki devletin görüş birliği içinde olmaları önemlidir. Bölge ülkelerinin Filistin için yapabileceği çok şey var. Maalesef bir ikisi hariç çoğu çeşitli sebeplerle âtıl kalmayı tercih ediyorlar. Filistin meselesini yıllardır kendi siyasetleri için araçsallaştırmak dışında bir adım atmayanların lüzumsuz hamaseti ise Filistinlilerin yarasına merhem olmuyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.