Rusya-Ukrayna savaşını Türkiye bitirebilir

A -
A +

Gazze’deki katliamın gölgesinde kalsa da Rusya-Ukrayna savaşı tüm hızıyla sürüyor. Türkiye’nin Karadeniz üzerinden komşusu olan iki devlet arasındaki çatışmada iki yıl dolmak üzere.

 

Savaş başladıktan sadece 2 ay sonra Nisan 2022’de sona erebilirdi. O dönemde tüm güçleriyle Ukrayna’yı destekleyen başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı ülkelerin tutumları yüzünden o dönemki fırsatlar kaçırıldı. Açıkçası Washington ve Londra savaşın bitmesini istemediler. Onlar için Ukrayna’nın kazanmasından ziyade Putin’in kaybetmesi ve diz çökmesi önemliydi.

 

İki taraftan on binlerce sivil ve asker kaybının yanı sıra, altyapılar tahrip oldu, yerleşim alanları yaşanamaz hâle geldi, milyonlarca insan topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Savaşın küresel sonuçları enerji ve gıda piyasalarındaki dalgalanmalarla ortaya çıktı. Bölgenin tahılına ve gübresine muhtaç olan en fakir Afrika ülkelerindeki halklar açlık tehdidi yaşamaya başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aktif diplomasisi sayesinde tahıl anlaşması imzalanmamış ve anlaşmanın kapsamı daraltılmakla birlikte uzatılmamış olsaydı, bu insanlar için felaket kaçınılmaz olacaktı.

 

12 Şubat’ta resmî bir ziyaret için Türkiye’ye gelecek olan Rusya Devlet Başkanı Putin’in gündeminde Ukrayna savaşının bulunduğu Kremlin tarafından açıklandı. Batı’nın Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’e güveni ve buna bağlı olarak yardımı, azalma eğilimine girmiş durumda. Almanya söz verdiği silahların yarısını bile henüz Ukrayna’ya teslim edemedi. Zelenskiy’nin savaşı sürdürme ve Rusya karşısında başarıya ulaşma ihtimali her geçen gün azalıyor. Ukrayna’ya verilen silahların akıbetinin ne olduğu, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine gerçekten ulaşıp ulaşmadığı ve Ukrayna ordusunun savaşma şevkinin kalıp kalmadığı Batı başkentlerinde sorgulanıyor. Rusya’nın komşusu -çiçeği burnunda NATO üyesi- Finlandiya hükûmeti, Ukrayna için sivil toplum kuruluşları tarafından yardım toplanmasını, “yararsız” olduğu gerekçesiyle durdurdu. Kararın arkasında yatan ise Ukrayna’da geniş çaplı yolsuzluklar olduğu iddiası.

 

Rusya açısından da ekonomisine büyük yük getiren ve uluslararası alanda yalnızlaşması sonucunu doğuran bu çatışmayı bir şekilde sona erdirmenin zamanı çoktan geldi. 15-17 Mart tarihlerinde Rusya’da devlet başkanlığı seçimi yapılacak. 2020’deki anayasa değişiklikleriyle yeniden aday olma şansını elde eden Putin’in karşısında güçlü bir rakip yok. Kamuoyu yoklamaları en yakın rakibiyle Putin arasında en az 50 puan fark olduğunu gösteriyor. Yani 71 yaşındaki Putin bir kez daha Rusya Federasyonu Devlet Başkanı seçilecek. Seçim sonucu şimdiden belli olsa da cılız muhaliflerin en önemli argümanı uzayıp giden Ukrayna savaşının Rus halkına zarar veriyor oluşu. Putin seçim öncesinde Rus halkına kesin bir zafer hediye edemeyeceğini biliyor. Ama Batı’nın neredeyse istisnasız desteklediği Zelenskiy’nin savaşmaktan vazgeçmesinin, Rusya için zafer anlamına gelebilecek bir sonuç olduğunu da biliyor.

 

Ankara savaşın başından itibaren takındığı ilkeli tavır sayesinde, Moskova ve Kiev’le aynı anda diyalog yürütebilen tek NATO üyesi başkent durumunda. Kırım’ın ilhakını tanımayan, çatışmada taraf tutmayan, sivil halka insani yardımların erişimini kolaylaştıran, esir takası için ara buluculuk yapan, Montrö’nün ilgili hükümlerini devreye alarak Boğazları savaşan tarafların ve Karadeniz’e sahildar olmayan devletlerin savaş gemilerine kapatan, savaş sebebiyle Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Rusya ve Ukrayna vatandaşlarının haklarını eşit şekilde koruyan, hepsinden önemlisi yangına yakıt değil su taşıyan Ankara’nın “güvenilir ara bulucu” işlevi her iki ülke tarafından tescil edilmiş durumda.

 

Moskova ve Kiev’in güvenini kazanmış olan Ankara’nın savaşan komşularını bir kez daha görüşme masasına oturtması mümkün. Bu görüşme masasının evvela ateşkes, nihayetinde ise barış masasına dönüşme ihtimali her geçen gün artıyor.

 

ABD Başkanı Biden, ülkesindeki başkanlık seçiminden önce Putin’e bir “zafer” hediye etmek istemese de Zelenskiy Biden’a olan güvenini çoktan yitirmiş durumda. Ukraynalılar yaptıkları açıklamalarda hayal kırıklıklarını gizleme ihtiyacı duymuyorlar. Zelenskiy bir açmazla karşı karşıya: ABD’deki seçimin sonucunu beklemek daha çok ölüm getirecek 10 aya mal olacak. Güçlü desteğe rağmen elde edemediği başarıyı, seçime kalan 10 ayda hem de destek azalmışken elde edemeyeceğini biliyor. Biden yeniden seçilirse, Ukrayna’ya gelecek yardımların artacağının garantisi yok. Şayet Trump -aday olur ve- kazanırsa, yardımın tamamen kesileceği neredeyse kesin. Bu da kendisinin siyasi geleceğini tehdit ediyor. İkilemden kurtulmanın yolu, artık Ukrayna halkını usandıran savaşı -hazır AB adaylığını da elde etmişken- bir an önce bitirmekten geçiyor.

 

Cephede sonuç vermeyen iki yılın sonunda tarafların çatışmayı kesmeye daha fazla niyetlendiklerini gören Türkiye ateşkese her zamankinden yakın olunduğunu biliyor. 2022’dekine benzer üçlü bir görüşmeye ev sahipliği yapmaya hazır. Ankara, şu an için öncelikli konunun silahların susması olduğunu her iki tarafa da telkin ediyor. Ateşkesi kalıcı hâle getirmek ve görüşmeleri nihai barış pazarlığına dönüştürmek ise sonraki adımlar. İki ülkenin tezlerine ve beklentilerine bakıldığında iki ülke arasında böyle bir barış antlaşması belki hiçbir zaman yapılmayacak. Ama barış antlaşmasının yokluğu çatışmanın yeniden başlayacağı anlamına gelmiyor. Rusya ile Japonya arasındaki Kuril adaları anlaşmazlığından ötürü İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bir barış antlaşması imzalanmamış oluşu, teknik olarak savaş hâlini sürdüren bu iki ülkenin fiilen de savaştıkları anlamına gelmiyor. Mühim olan Rusya ve Ukrayna arasında derhâl ateşkese varılması. Gerisi zaman meselesi.

 

Türkiye’nin yapıcı, samimi ve barış odaklı diplomatik girişimlerinin önündeki en büyük engel ise yine “tavşana kaç, tazıya tut” diye tempo tutmaktan bir türlü vazgeçmeyen ülkelerin muhtemel baltalama girişimleri. 2022’deki Antalya ve İstanbul görüşmeleri bu dış müdahaleler sebebiyle sonuçsuz kalmıştı. Bu tecrübeyi akılda bulundurarak hareket eden Türkiye, tarafları bir kez daha masaya davet etmeden önce özellikle Kiev’den, dış müdahalelere ve yönlendirmelere kulaklarını kapatarak, samimi bir müzakere süreci yürüteceğinin sözünü bekliyor. Moskova ve Kiev bu kez “iyi niyet” ilkesinden taviz vermeden görüşmeyi kabul ederlerse, ateşkes kararına varmaları bu çatışma süresince taraflara ve uluslararası topluma rüştünü ispat etmiş Türk diplomasisinin maharetiyle mümkün olacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.