Suriye’de asgari müşterek nedir?

Sesli Dinle
A -
A +
Türkiye, Rusya, İran ve Suriye dışişleri bakan yardımcıları arasında önümüzdeki hafta Moskova’da yapılacak dörtlü toplantı öncesinde tarafların Suriye’deki durum ve bu ülkenin geleceği hakkındaki görüşlerini hatırlayalım.
 
Suriye, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkenin kuzeyinden çekilmesini istiyor. Rusya’nın askerî mevcudiyetini ve İran destekli silahlı grupların ülkedeki faaliyetlerini “rahatsız edici” bulmayan Şam yönetimi, esasen bu iki devleti kendi varlığının teminatı olarak görüyor. Ülkenin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin herkes tarafından tanınması gerektiğini ifade eden Suriye rejimi, Beşar Esad ve Baas’ın parçası olmadığı herhangi bir çözümün söz konusu olamayacağını savunuyor.
 
Rusya, Esad yönetiminin arkasında bütün gücüyle durmaya devam ediyor. Her fırsatta ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duyduğunu yineliyor. Tarih boyunca peşinde koştuğu, Akdeniz’de kalıcı olma hedefine Suriye’ye verdiği etkili destek karşılığında elde ettiği üslerle ulaşmış bulunan Moskova, daha çok uzun bir dönem bu ülkede kalmanın siyasi ve hukuki şartlarını oluşturmaya çalışıyor.
 
Rusya, kendisinin lider rol oynamayacağı ve kendi çıkarlarını karşılamayan herhangi bir çözümün gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu diğer aktörlere her fırsatta hissettiriyor.
İran da Rusya gibi, Suriye meselesinin bu noktaya gelmesinden müşahhas kazançlar elde eden bir diğer ülke.
 
Kendisine bağlı silahlı gruplar yoluyla Esad’ı desteklemeyi sürdürüyor. Yaklaşık 30 yıllık mazisi olan “Şii Hilali” stratejisinin önemli halkalarından birini oluşturan Suriye’de Esadsız herhangi bir formülün kendi aleyhine sonuçlar doğurabileceğinin farkında olan Tahran da Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duyulması gerektiğinin altını sık sık çiziyor.
 
Zirveye davet edilmeyen ama en az yukarıdaki iki devlet kadar Suriye’de etkin olan bir diğer güç ABD. Washington yönetimi DEAŞ’la mücadele gerekçesiyle PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantısı olan YPG-PYD’yi en üst seviyede desteklemeyi sürdürüyor. DEAŞ’ın gücünü kaybetmesi ve bitme noktasına gelmesi ABD’nin YPG-PYD’yle girdiği ilişkinin sözde meşru sebeplerini ortadan kaldıracağından, âdeta DEAŞ küllerinden yeniden doğsun diye çaba gösteriyor. ABD’nin asıl hedefinin, Suriye’nin yaklaşık üçte birlik bir bölümünde özerk bir yapı kurmak olduğuna dair çok güçlü emareler mevcut. Suriye ve Irak’taki Kürtleri birbirleriyle yakınlaştırmak ve her iki Arap devletinden kopacak parçaların bir araya gelmesiyle kendi kontrolü altında yeni bir devleti er ya da geç oluşturmak da ABD’nin diğer bir hedefi. İsrail’in güvenliğinin ve varlığının savunucusu ABD, ileride yeniden güçlenerek İsrail için tehdit oluşturabilecek bu iki devletin iç meselelerini kolay çözmelerini istemiyor.
 
Türkiye, Suriye’deki krizden en olumsuz etkilenen ülke olması hasebiyle diğer aktörlerden çok daha net beklentilere sahip. Her şeyden önce, Rusya ve İran gibi Türkiye de Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda tavizsiz bir tutum sergiliyor. Ne ABD’nin ne de başka bir devletin desteğiyle Suriye’nin parçalanmasını istiyor. Hele bir terör örgütünün devletleştirilmesine asla izin vermeyeceğinin altını çiziyor. Türkiye ayrıca, Suriye’de barış ve güvenlik ikliminin bir an önce tesis edilebilmesi için evvela terör örgütlerinin etkisizleştirilmesi gerektiğini savunuyor. Suriye’nin kuzeyindeki askerî mevcudiyetini de bu maksatla olduğu kadar kendi güvenliğiyle de ilişkilendirerek izah ediyor. Ankara aynı zamanda, 4 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacının ülkelerine geri dönebilmeleri için Suriye yönetiminin gerekli adımları geciktirmeden atmasını arzu ediyor.
 
ABD’yi dışarıda bırakarak diplomasi masasında ilerlemeyi hedefleyen dört ülkenin problemin adını koymaktan başlayarak birçok konuda görüş ayrılıklarına sahip olduğu görülüyor. Ama tümü bir konuya mütemadiyen vurgu yapıyor: Toprak bütünlüğü.
 
Şayet Suriye ve diğer üç ülkenin -zahiren de olsa- mutabık kaldıkları husus Suriye’nin toprak bütünlüğü ise dörtlü toplantılarda bunun nasıl temin edilebileceğine yoğunlaşılmasında fayda mülahaza ediyorum. Zira Suriye meselesi, karmaşık olmakla birlikte, tarihteki en büyük siyasi problemlerden biri değil. Daha çetrefil birçok uluslararası mesele doğru yöntemler kullanılarak daha önce diplomasi masalarında çözüldü. Her seferinde de müzakereciler evvela asgari müştereklerde anlaştılar.
 
Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını belki de diğer iki ülkeden daha fazla isteyen Türkiye’nin bu konudaki önerilerini masaya getirmesinin zamanı gelmekte. Bu önerilerin başında da, bence, Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye’nin sınırlarının değişmezliğini, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü teminat altına alan bir tür garantörlük mekanizması kurulması olmalı. Bu temin edilebilirse, Suriye’nin terör örgütlerinden arındırılması için ortak mücadele aşamasına da geçilebilir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.