Suriye’nin geleceği için üçlü garanti

Sesli Dinle
A -
A +
Moskova’da yapılan dışişleri bakanları toplantısından sonra Türkiye-Suriye normalleşme sürecinde ileriye doğru bir adım daha atıldı. Önümüzdeki haftalarda siyasi ve teknik seviyelerde dörtlü yapıda yeni toplantılar yapılacak.
 
Muhtemelen yaz aylarında Türkiye ve Suriye, masada başka devletler olmadan da doğrudan görüşmeye başlayacaklar.
 
Moskova’da ortaya çıkan olumlu havaya rağmen çözülmesi hayli zor üç temel problem varlığını koruyor: Suriye’nin terör örgütlerinden arındırılması; başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelere giden Suriyelilerin geri dönüşlerinin nasıl olacağı ve muhaliflerle rejim arasında nasıl bir uzlaşmaya varılacağı. Moskova’da bu üç konuya ilave olarak, iç çatışmalar ve dış müdahale sebebiyle yerle bir olan Suriye kentlerinin yeniden inşası da ele alındı. Tabii ilk üç konu halledilmeden, yeniden inşa faaliyetlerine hızlıca girişilmesinin mümkün olmadığını tüm taraflar biliyor.
 
Şam yönetimi, Rusya, ABD ve İran’ın ülkedeki askerî/milis varlığını hiç gündeme getirmeden, sadece Türkiye’yi kastederek, “yabancı silahlı güçlerin Suriye’den çekilmesini” istiyor. Ankara, Suriye’nin terör örgütlerinden tamamen arındırılması işlemi gerçekleşmeden kendi millî güvenliği açısından bu talebe sıcak yaklaşmıyor. Bu noktada, evvelce de dile getirdiğim, somut bir öneriyi daha da detaylandırarak bir kez daha ifade edeceğim.
 
Önce beş tespitte bulunayım:
 
1-ABD, terör örgütünün Suriye’deki uzantısı olan PYD-YPG’yi DEAŞ’a karşı müttefiki olarak görmeye devam ediyor. Bu örgütü siyasi, ekonomik açıdan desteklemeyi sürdüren ABD, Irak’ta 2000'lerin başında yaptığına benzer şekilde Suriye’nin kuzeyinde de özerk bir Kürt devleti kurdurmak için gayret gösteriyor.
 
2-ABD’yi, kendi istemediği sürece bölgeden çıkarmak mümkün değil.
 
3-Moskova’da bir araya gelen tarafların tümü, aralarındaki görüş farklılıklarına rağmen, Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü konusunda mutabıklar. Başka bir deyişle, Suriye topraklarının bölünmesine karşılar.
 
4-Suriye yönetimi, varlığını borçlu olduğu Rusya’nın desteği olmadan kendisine bir gelecek görmüyor. Keza İran’ın silahlı mevcudiyetini de bir garanti unsuru olduğunu düşünüyor.
 
5-Türkiye Suriye’nin herhangi bir bölgesinde Kürt devleti kurulmasına asla izin vermeyeceğini ısrarla teyit ediyor.
Bu hususları akılda bulundurarak, Suriye’nin bölünmeden huzura ve istikrara kavuşabilmesinin ve yeniden inşa edilebilmesinin ancak Türkiye, Rusya ve İran arasındaki iş birliğiyle mümkün olabileceğini düşünüyorum. Bu iş birliğinin de, Şam’a rağmen değil, Şam’ın da kabul edeceği parametreler çerçevesinde yürütülmesi durumunda başarılı sonuçlar elde edilmesi mümkündür.
 
Suriye’nin geleceğine dair somut önerim, Suriye yönetimi ve üç ülkenin taraf olacağı bir garantörlük antlaşmasının imzalanarak yürürlüğe sokulmasıdır.
 
Söz konusu antlaşma, Suriye’nin terör örgütlerinden arındırılması için dört ülkenin güvenlik güçleri arasında iş birliği yapılmasını, mültecilerin ülkelerine dönüşleri için ilk planda Suriye’nin çeşitli yerlerinde güvenli bölgeler oluşturularak, bu bölgelerin dört ülkenin müşterek görev gücü marifetiyle korunmasını, Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye’nin bağımsızlığına ve egemenliğine yönelik dışarıdan gelecek saldırılara karşı birlikte hareket etmelerini içermelidir.
Balkanlar’daki karışıklıklardan sonra Bosna-Hersek ve Kosova’nın normalleştirilmesi BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla kurulan rejimlerle ve bu ülkelere konuşlandırılan çok uluslu güçler sayesinde gerçekleştirilmişti. Bugün Suriye için benzer bir BM kararı alınması ABD’nin tutumundan dolayı mümkün değildir. Fakat bahse konu üç ülkenin Suriye ile bir garanti antlaşması yapmasına uluslararası hukuk bakımından herhangi bir engel bulunmamaktadır.
 
Burada dikkate alınması gereken son bir husus da İsrail’in tutumudur. 1967’de işgal ettiği Suriye’nin Golan Tepelerini 1980’de ilhak ettiğini açıklayan İsrail’in BM kararlarına ve uluslararası hukuka aykırı bu eylemini Başkan Trump döneminde ABD tanımıştı. Şayet Suriye’nin toprak bütünlüğünü teminat altına alacak bir iş birliği yapılacaksa, bu ülkenin topraklarının tamamının dikkate alınması gerektiği de izahtan varestedir. Ama bu durum yeni bazı anlaşmazlıkları da beraberinde getirebilir.
 
Bugün Anneler Günü. Başta şehitlerimizin anneleri olmak üzere tüm annelerin bu anlamlı gününü kutluyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.