“Sende bir hâller var bey! Çekinme hadi söyle!..”

A -
A +

Anlayacağın rızık, şu veya bu şekilde gelip bizi buluyor. Helâlinden istersek helâlinden geliyor, haramdan istersek o yolla geliyor…

 

 

 

Hayat arkadaşım dokuz yüz yetmiş altının hikâyesini şöyle izah etti:

 

-Rahmetli babacığım haç farîzasını yerine getirmek için gittiği Kâbe'de bu torbayı düşürüp kaybetmiş. Epey aradıktan sonra bir gencin bulduğunu öğrenmiş. Genç hacı, altınları noksansız teslim etmiş. Babam da otuz tanesini ona hediye etmiş. Dönüşte de geriye kalanları getirip bana verdi. “Kızım al bunları sakla. Senin çeyizin olsun…” dedi, hediye etti.

 

Hanımefendim hadiseyi anlatırken o günleri yeniden yaşadım. Görür görmez zaten torbayı tanımıştım. Şimdi sıra hanımefendime “O genç bendim…” demeye gelmişti. Biraz yutkunduğumu görünce “Sende bir hâller var bey! Çekinme söyle!” dedi. Ben de “İşte o kahraman bendim…” dedim, başımdan geçenleri tek tek anlattım.

 

Ya işte böyle kardeşim! Anlayacağın rızık, şu veya bu şekilde gelip bizi buluyor. Helâlinden istersek helâlinden geliyor, haramdan istersek o yolla geliyor… Ben de çiçeği burnunda hanımefendime dedim ki: "Demek ki; bulduğum altınlar benim rızkımmış, vermeseydim haram yoldan gelecekti. Şimdi helâl yoldan geldi. Bana yardım edip haramlardan muhafaza eden koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbime hamd ederim…” dedim, hamd ettim, defalarca şükür ettim. O gün bu gündür aynı heyecan ve ihlâsla aynı duâlarımı tekrar edip duruyor, yine de doymuyorum! Şimdi ben sana sorayım: “Bu duâları yapmakta haksız mıyım?” Gayet tabii olarak: “Elbette haklısın! Ben de olsaydım sizin gibi yapardım...” dedim, cesaret verdim.

 

İbn-i Abbas hazretleri buyuruyor: “Hiçbir mümin veya fasık kimse yoktur ki, Allah ona helâlden rızık yazmış olmasın. Şayet sabreder, rızkını helâlden beklerse; helâl olan rızkını bulur. Yok, sabretmez de harama el uzatırsa; Allah onun helâl rızkını azaltmış olur.’’

 

İnsanın takdir buyurulan rızkı şu veya bu şekilde kendisine mutlaka gelir. Bu gelişin "HELÂL yoldan mı? HARAM yoldan mı?" olacağı kulun kendi iradesiyle yaptığı tercihlerinden belli olur.

 

O gün, o zengin gençle konuşmamız hayatımın dönüm noktası oldu. Rızkımdan endişe etmediğim gibi yalnız helâl yoldan olmasından başka bir şey düşünmedim. Artık yolum, yapacaklarım belli olmuştu. Her şeyde Rabbimin rızasını düşünüyordum. Anlayacağınız derdim de dermanım da aşikârdı. Her şey apaçık ortadaydı, tercih bize kalıyordu vesselâm.

 

Umumiyetle her zaman, her yerde, herkese hep hürmetkâr davranırdım. O gün de yanımdakilere hizmet etmek için ayağa kalktığım anda bir çift gözle karşı karşıya geldim. Her ne hikmetse beni sarıp sarmalayan bu tanımadığıma daha dikkatlice bakma ihtiyacı duydum. Biraz daha ileri çıktım. Karşımda duranın canlı parlayan kara gözleri huzur saçıyordu etrafa. O kadar uzaktan gelmiş olmasına rağmen hâlâ çakmak çakmak bakarken hafif bir tebessüm yayılıyordu yanaklarına doğru. Sırtında sanki tezgâhtan yeni çıkmış ve gümüş ipliklerle işlenmiş ağır, parıl parıl bir cübbe! Başında muhteşem ak pak sarık, yerlere kadar uzanan yay şeklinde kılıcı, müşfik kalbinin sesi misali etrafa yayılan keskin Hacer-ü'l Esved kokusu ile bende “Büyük bir adam ama kim?” hissiyatını uyandırmıştı! DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Akif avcı 9 Mayıs 2024 07:28

Yeni romanınızda başarılar diliyorum önce Allah’a Taala’nın yardımı ile Muvaffakiyetler dilerim