Geç olsun, güç olmasın!

A -
A +

Millî Eğitim Bakanlığı son dönemde çok aktif. Birbiri ardına yeni kararlar alınıyor, mevcut sistemde güncellemeler yapılıyor. Gündemin başında da okullarda sınavların uygulanış şekli var. Yeni uygulamaya göre bütün yazılı yoklamalar açık uçlu sorulardan oluşuyor. Yani sınav kâğıtlarında artık şık yok.

 

Ayrıca hazırlanacak sınavların çerçevesini belirlemek için bazı senaryolar hazırlanmış. Öğretmenler bu senaryolardan birisini seçerek sorularını buna göre hazırlıyorlar. Bazı sınavlar da ortak uygulanıyor.

 

Buraya kadar çok güzel! Ancak kafaları karıştıran bazı konular var…

 

Mesela bakanlığın hazırladığı ortak sınavlarda çoktan seçmeli sorular var. Altyapı hazır olmadığı için mecburen böyle yaptılar belki ama bakanlık bir şekilde kendi aldığı kararı delmiş oldu.

 

Ayrıca hazırlanan senaryolar her okula uymuyor. Mesela devlet okullarında İngilizce ders saati dört, özel okulda on dört. Bu durumda bakanlığın kısa metrajlı film senaryosu özel okullara dar geliyor. Dört saatlik senaryoya on dört saatlik film sıkıştırmak da hâliyle zor oluyor.

 

Alınan kararlarda bir telaş var sanki. Bir gün bir yazı yayınlanıyor. Eğitim camiası birkaç gün çalkalanıyor. Ertesi gün o çalkantıyı sonlandırmak için yeni bir yazı daha geliyor ve “Bu senelik şöyle yapacağız” deniyor.

 

Geçen hafta özel okulların bursluluk sınavlarında çoktan seçmeli sınavlar kullanılmayacağına dair bir yazı geldi. Ama sınav tarihini açıklayan ve soruları çoktan satın alan okulların itirazından sonra, “bu senelik” çoktan seçmeli sınav yapılabileceği söylendi.

 

Benzer şekilde önce ara tatilde öğretmenlerin seminerlere okulda katılacağı söylenmişti. Sosyal medya kaynamaya başlayınca da “bu senelik” öğretmenlerin eğitimlere evden katılacağı duyuruldu.

 

Hâlbuki bu çalkantıların ve kaynamaların sahada değil, karar alınan masada yaşanması gerekir. Çünkü günübirlik değişen bu kararlar ister istemez bir güvensizlik iklimi oluşturdu. Herhangi bir yazı geldiğinde öğretmenler, “Birkaç gün bekleyelim, sonra uygulamaya geçelim” refleksiyle hareket ediyorlar.

 

Merkezden illere, ilden ilçeye, ilçeden okula gönderilen yazı en son öğretmenlerin elinde patlıyor. Yani öğretim yılı başladıktan sonra duyurulan her bir değişiklik kaosa sebep oluyor. Bu yüzden sene ortasında alınan kararlardan artık vazgeçilmeli!

 

Bir futbol maçı düşünün… İlk düdük çaldıktan on dakika sonra ofsayt pozisyonuyla ilgili yeni bir karar alındığı haberi geliyor. Statta anons yapılıyor. Sahada koşturan futbolcular ter içinde birbirine yeni kuralı açıklamaya çalışıyorlar. Hakemler şaşkın. Bu arada atılan goller yeni kurala göre geçersiz sayılıyor. Ve ortalık karışıyor.

 

Okullarda yaşanan durum da işte böyle!

 

Bazen şirketler ilan verip, “Bilmem kaç yılında üretilen ürünlerimiz defoludur” deyip ürünleri geri çağırıyorlar. Ama eğitimde bunu yapma imkânımız da yok. Yani “Sevgili 2023 mezunlarımız. Eğitim sisteminde bir sıkıntı olmuş” deyip öğrencileri okula geri çağıramıyoruz. Zaten eğitimde yapılan bir hatayı anlamak için en az üç beş yıl geçmesi gerekiyor. O saatten sonra da eşeği Niğde’ye sürecek hâl bile kalmıyor.

 

Eğitim yönetiminde bütün süreçler karar verme ve planlamayla başlar, değerlendirmeyle biter. Atılan ilk adım yalpalarsa, sonraki adımlardan bir hayır gelmez.

 

Biz eğitim konusunda galiba istikrar ve değişim arasındaki dengeyi bir türlü kuramadık. Ya hiperaktivite sınırlarında dolaşan bir atılganlıkla hareket ediyoruz. Ya da hiç hareket etmiyoruz. Ama artık icraat yaparken ergenlikle emeklilik arasında bir kıvam tutturmamız gerekiyor. Çünkü karton bardağa sallanmış poşet çay, demini almış çayın yerini asla tutmuyor.

 

Batı kontrat toplumudur. Bizdeyse göç, yolda düzülür. Çünkü kanımız kaynıyor. Ama her şeye rağmen yaşanan şu telaşın telaşımızın altını biraz kısalım ki sabrımız hemen taşmasın. Eylem düşünceyi, hız itidali kuşatmasın. Senaryo yazarken de oyunculara önceden haber verelim de herkes rolüne iyice hazırlansın.

 

Biraz geç kaldık belki. Acelemiz var, biliyorum. Ama ne demişler;

 

Geç olsun, güç olmasın!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.