Anayasa
Mahkemesinin E.1978/31, 1.6.1988 tarih ve 1988/13 sayılı kararıyla,
şahıs adına tapulu arazileri, bilirkişi raporuyla orman olarak
nitelendirilen ve arazisi orman hudutları içine alınan ve o tarihten
beri kendi bağ ve bahçesine giremeyen mağdur bir vatandaşım.
Burada
sayfalarca anlatsam bitmeyecek olan sıkıntımızı bize yaşatan bu
mahkemenin tayin ettiği bilirkişilerdir. Soruyorum bu bilirkişiler
gökten zembille mi inmiştir? Bilirkişi konusunda ülkemiz maalesef olması
gereken noktada ve olgunlukta değildir.
Ekonomik gücüm
olmadığı için zamanında AİHM'ye başvuramadım. Öyle mağdurlar var ki
mahkemeye müracaat edecek harç parası yok. Anlatacaklarım çok ama yer
yok. Şu kadarını söyleyeyim ki bu arazilerimizi kaybetmemizin gerisinde
Anayasa Mahkemesinin 1988 yılında aldığı karar vardır ve bu karar
gerekirse tek tek açıklayabileceğim deliller sebebiyle hukuk dışıdır.
Anayasa mahkemesinin ve Anayasa'nın örneğin İngiltere'de bulunmadığını
da belirtmek istiyorum. Bir vatandaş olarak Anayasa Mahkemesi'nin
lağvedilmesini veya sorumluları hakkında gerektiğinde soruşturma açacak
bir üst kurumun olmasını her zamankinden daha fazla arzuluyorum.
Saygılarımla... İletişim: 0536 5446056
Necdet Akman - İstanbul
***
Haksızlığa uğradım, ispat edemiyorum
Sayın Başbakanım, Sayın Adalet Bakanım,
1979/423
Es.1980/162 K. S. Kararı Kütahya 1. Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği
karar ile bana 1 yıl ceza tayin edip gıyapta tecil edildi.
Suç
istinadı ise sahte evrak tanzimiydi. Oysa evrakın aslında hiçbir
tahrifat yoktur. Ama buna rağmen istenirse detaylarını anlatabileceğim
şekilde aslından çekilen fotokopi üzerinde yapılan tahrifat dönemin Adli
Tıp Kurumu Müdürünce fotokopi olduğu gerekçesiyle imza edilmemesine
rağmen fotokopide yapılan tahrifatı dikkate almadan verilmiş bir
karardır.
Mahkemeye üç tane tanık bildirdiğim halde hiçbirini
dinlemeye gerek görülmeden karar verilmiştir ve üzerime izafe edilen bu
suçla benim görevime son verilmiştir.
Haksızlığa uğradığımı kimselere ispat edememekteyim. 1980 yılından bu yana hukuk aramama rağmen hukuku bulamadım.
Gerekirse
ismini verebileceğim o yargıç ekranlarda adaletten haktan hukuktan söz
ediyor ama benim dosyamla ilgili tarafsız karar verdiğini kabul
etmiyorum.
Sayın Başbakanım ve Sayın Adalet Bakanım, bu hukuk
ve adaletteki bu tür konulara da neşter vurmanızı diliyorum. Torba yasa
ile birlikte bizim gibi haksızlığa uğrayanların haksızlığını giderecek
bir formül bulun. Benim iddiam şudur ki bütün haksızlıkların banisi olan
yargıç bize ceza kesiyor. Fakat bizim itirazlarımızı da hiçbir insaflı
yargıca kabul ettiremiyoruz.
Konuyla ilgili bütün bilgi ve belgelerimi detaylı olarak yetkililere anlatmaya hazırım. İletişim: 0533 5494669
Ali Alparslan Antalya
***
Ayamama üzerindeki bitmeyen köprüyle ilgilenin lütfen
Dostlar,
İstanbul Küçükçekmece / Sefaköy ile Basın Ekspres yolu arasında bulunan
Değirmenbahçe Caddesinde Ayamama Deresi üzerinde bir köprü yapılmakta.
Bu köprü inşaatı 2013 yılı Eylül 21'de başlayıp 2014 yılı Ocak 22'de
dört ay içinde bitecekti.
Ancak köprü inşaatı bitmemiş
durumdadır ve daha çok zaman alacağı, inşaatın yapısından
anlaşılmaktadır. Bununla beraber inşaat süresince servis için ayrılan
yollarda tali inşaatlar koordinasyonsuz surette açılmakta ve vatandaşa
adeta işkence yaşatılmaktadır.
Bunlar yapılırken ilgililer,
trafiğin başında vatandaşı bilgilendirmek yerine tam operasyon bölgesini
levha ile "Çalışma var Giriş yasaktır" şekilde kapatarak araçların
binlerce metre yolu boş yere gelip, tekrar geri gitmesine sebep olarak
zaman kaybına ve kaosa meydan vermektedir. Birbiri ile koordinasyonsuz
çalışan kurum ve yükleniciler bölgeyi bir gerilim alanına
döndürmektedir.
Şimdi soralım, bu çile ne zaman bitecek. Daha
büyük ölçekte büyük projelere imza atan ve kısa sürede bitiren
Büyükşehir Belediyemiz bu küçük inşaatı neden zamanında
bitirememektedir. İmalat sırasında neden iş planlaması yapılmamakta ve
bir koordinatör tarafından vatandaş odaklı olarak iş takibi
yapılmamaktadır?
Bekir Sakin - İstanbul
***
Toplu taşıma araçlarındaki anonslar sadece durak mı söyler?
Hey
toplu taşımanın değerli yolcuları... Değerli arkadaşlar... Şu telefon
muhabbetinizi biraz kısa kesebilir misiniz? Sanki araçta başka bir
uğraşınız yok diye telefonla muhabbet ederek vakit geçiriyorsunuz. Hal
hatır soruyor muhabbet ediyorsunuz tamam da, bir yol boyu sizin
muhabbetinizi dinlemek zorunda mıyız? Yani bir insan Altunizade
Capitol'den başlayıp Mecidiyeköy'e kadar yolcu otobüsünde telefonda acil
ne konuşur bilemiyorum? Bu sürede yapılan konuşma gerçekten lüzumlu
konuşma mıdır? Metrobüs, tramvay, halk otobüsü hepsinde... Hele bazen iki
üç kişi birden açıyor telefonu... Zaten ayakta tıkış tıkış giderken bir de
ses kirliliğiyle sinir harbi yaşıyoruz gerçekten.
Öte yandan
araçlardaki anonslar sadece durak bildirmek için mi sevgili İETT? Yani
biraz da yolcuları ikaz eden anonslara yer veremez misiniz? Tamam,
Avrupa Birliği normlarına göre "yasak"lardan uzak duruyoruz. "Lüzumsuz
telefon konuşması yasak!" diye sert bir anons yapamıyorsunuz. Hiç
olmazsa "Gereksiz telefon konuşmasıyla yanınızdaki yolcuyu rahatsız
etmediğiniz için teşekkür ederiz" gibi layt bir hatırlatmaya da razıyız.
Ne bileyim belki bir yararı olur.