Ana babasını huzurevine verenler hayırsız evlat mı?

A -
A +
Feridun Ağabey, günümüzde başına gelmeyenin bilmediği hariçten gazel okunan bir konuya değinmek istiyorum. Derler ki: Öz ana babasını huzurevine gönderip evinde kedi köpek besleyen insanların olduğu bir ülke olduk..."
Bu konuda söylenen senaryo da aşağı yukarı aynıdır. Evlendikten sonra eve gelen gelin, kocasına baskı kurar: “Anneni evde istemiyorum” der, koca da bu baskıya dayanamayıp annesini huzurevine yerleştirir. Huzurevlerinde beş evladı dört evladı yedi evladı olduğu hâlde birisinin bile bakmadığı yaşlılar vardır. Ve şöyle bir kanaat oluşur: Yaşlı ana babaya bakmak bir kültürdür bir gelenektir, dinî açıdan da bir görevdir. Dolayısıyla ana babasına bakmak yerine onu bakımevlerine huzurevlerine bırakmak sorumsuzluk gibi vicdansızlık gibi, merhametsizlik ve hayırsız evlatlık gibi anlaşılmaktadır...
Ama konunun bir de duygusal olmadan gerçeklerine bakmak gerekmez mi? Günümüzde aileler eskisi gibi değil. Şimdi toplumun yapısı değişmiş durumda. Şehirde çalışan eşler var. Bazı gençlerin ana babaya değil kendine bakacak hâli yok. Kapı komşuluğu yok. Evdekiler gittikten sonra sabahtan akşama kadar evde bekleyeceğine bir yaşlının kendi akranlarıyla bulunduğu bir ortamda kalması, ilaçlarının vaktinde ve sistemli bir şekilde verilmesi adı üstünde bakılması daha sağlıklı bir yaklaşım değil midir? Burada söz konusu olan bakımevlerindeki kimselerin dışarıdan bakıldığı ve söylendiği gibi ilgisiz olup olmadıkları konusudur. Bu da artık şuurlu yöneticiler ve yaşlının sahiplerince takip edilmekte olup büyük bir oranda aşılmaktadır. Diyeceğim o ki yaşlısını bakımevine götüren ailelere “hayırsız evlat” gözüyle bakmak bence haksız yargıdır... Bu durumda olanları bir de bu gözle değerlendirelim lütfen...
            Rumuz: “Anneciğim”-Ankara
 
 
Göreve sayın zabıtalar, göreve…
 
“Pazarcı esnafı sebze ve meyve tezgâhını öyle bir güzel istifliyor ki; “al beni” diye müşteriye hitap ediyor. En önde kıpkırmızı domates, kıtır kıtır salatalık, tadı damağınızda kalacak mandalina vs. Tüm pazar esnafını katmıyorum tabii ki… İçinde tezgâhın önünde ne sergilerse, arkasında da aynısını satan çok esnaf var. Ama bazı uyanıklar var ki kul hakkı yemekten bir an olsun çekinmiyor. Tezgâhın önünde sergilenen ürünlere güvenip 2 kilo istiyorsun. Arkalardan dolduruyor ve poşetin ağzını bağlıyor. Ellerinde dolu tabii diğer aldıklarını taşıyorsun ve poşeti kontrol edemiyorsun. Kıpkırmızı domates aldım eve geldim diyorsun, eve gelip poşeti bir açıyorsun ki tezgâhta gördüğün domatesin yerinde yeller esiyor. Bu manzaraya neredeyse pazara giden herkes mutlaka tanık olmuştur. Pazar kimin yetki ve sorumluluğunda… Çerkezköy Belediyesi. Pazar içinde dolaşan bir tane zabıta ekibi görmek ne mümkün? Bu tezgâhları kontrol eden, önündeki ile arkasında satılan sebze ve meyve aynı mı diye sorgulayıp, denetleyen bir tane zabıta ekibi var mı acaba?.. Artık şu denetimlerinizi sıklaştırın sayın zabıta ekipleri. Siz yeterli denetim yapmadığınız için de bazı pazar esnafı “nasıl olsa denetim yok” deyip insanları kandırmaya devam ediyor. Göreve Sayın ZABITALAR göreve…
           Fırat Keskinkılıç-Çerkezköy Bakış Gazetesi Köşe Yazarı
 
 
“Bana haksızlık yapıldığını düşünüyorum”
 
Feridun Ağabey, benim ne zamandan beri aklımı kurcalayan bir soru var. Bulunduğum apartmanda ben giriş katta oturuyorum. Dolayısıyla asansör kullanmıyorum. Senelerden beri belki üst katlara bir misafirliğe çıkmak adına bir iki kere binmişliğim varsa hepsi o kadardır. Ancak ben asansör kullanmasam da apartmandaki asansörümüzün tamir ve bakım masrafı daire başına salma yapıldığında benim daireme de bir fiyat çıkartılıyor. Bu devirde ayda 70-80 lira para az buz para değil. Apartman yöneticisiyle yaptığım bire bir görüşmelerde, "Haklısın ama apartman daire başına bu salma yapılıyor. Sadece senden değil bodrum kattaki daire sahibinden de istiyoruz. Sonuçta bu asansör bu apartmanın asansörü ve siz de bu apartmanın bir dairesinde oturuyorsunuz. Apartmanlar asansörlü olduğunda fiyatı daha değerli oluyor. Bu değerden nasıl yararlanıyorsan bakım ve tamir masraflarına da o derece ortak olmak zorundasın” diyor. Merak ettiğim şey bu konuda apartman yönetimimiz mi haklı, ben mi haklıyım? Doğrusu haklı olduğumu düşünsem de elimde herhangi bir kurtuluş reçetem yok… Ama ben bu konuda bana haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Saygılar...
         M.T.-Kozyatağı/İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.