Ailem istemiyor diye eşimden ayrılamam ki!

A -
A +
“Feridun Ağabey, biz beş kardeşiz. Ben ailenin üçüncü çocuğuyum. Ailede annemiz ve babamız sizlere ömür… Benim sizden soracağım bir şey var ağabey. Ben eşimi seviyorum. İki tane de çocuğumuz var. Ama gel gör ki ailemde gerek ağabeylerim gerek ablam eşimi istemiyorlar. Onların tutum ve davranışlarına göre yaşamadığı için bana baskı kuruyorlar. 'Ya eşinden ayrılırsın ya da seni kardeşlikten sileriz' diyorlar. Ben de ailemin bana karşı bu tutumuna şimdilik ses çıkarmıyorum ama 'ailemle mutlu olduğuma göre onların istediği için niçin ayrılayım?' diye düşünüyorum... Sıkıntı şu ki onların dediğini yapmazsam 'ne ölümüze gel ne ölüne geliriz' diye beni dışlamaları... Bu konuda kararsız değilim yuvamı yıkmayacağım ama onlara söyleyecek, onlara etkili olacak bir söz bir davranış bir tavır olabilir mi? Bu konuda bana bir akıl verebilir misiniz?” diyen Ankara’dan Selami K. isimli okuyucumuza;
Bir kere evli olan her çift artık toplumun çekirdek bir ailesidir. Kardeşin de olsa, ana baban da olsa aile içi özel konularda karar her zaman eşinizle birlikte sizindir. Aile büyüklerinin sözünü dinlemek istişare anlamındadır ve bizim töremize göre onların tecrübesinden faydalanmaya yöneliktir. Ben beğenmedim diyerek kimse kimsenin yuvası hakkında karar veremez, etki edemez etmeye çalışılırsa da gerekli saygı çerçevesinde buna haklarının olmadığı belirtilmelidir. Bu gibi aile içi sıkıntılar çokça yaşanmaktadır. Eşler sebebiyle kardeşler arasında iletişimler kimi zaman kopma noktasına gelebilmektedir. Zaten o sebeple eve gelen yeni gelin için “elkızı” veya damat için “eloğlu” gibi ötekileştirici, dışlayıcı veya kabul edilmeyen bir ifade maalesef kullanılmaktadır. Oysa bu çok yanlış ve çok kırıcı bir yaklaşımdır. Bu gibi sıkıntılı durumlarda aile büyükleri zaman içerisinde birçok sıkıntının gidebileceğini düşünerek şöyle bir formül bulmuşlardır. “Herkes evinde sağ olsun...” Dolayısıyla siz de eşinizle mutluluğunuzu sürdürmekle birlikte aileniz ile eşinizin de birbirlerini anlamalarını ve kabul etmelerini bu süreç içinde bekleme. Herkesin yeri ve hukukunu ayrı tut ve bunu her iki tarafa da net bir şekilde anlat. Kabul etmeyenler olursa da onlara kabul ettirmek için zorlama. Bu saçma sebeplerle küsme tehdidinde bulunanlara da cevap verme… (F. A.)
 
 
Kendinize haksızlık etmeyin
 
Feridun Ağabey, üniversite üçüncü sınıf öğrencisiyim. Aslında içime kapanık sayılırım. Ancak etrafımda lider tipli birçok arkadaşa bakıyorum onlardan daha derli toplu bir insanım. Peki benim onlarda olmayan ne kusurum var? Bu lider tipli olmak için ne yapmak gerekiyor. Lider olunuyor mu, lider doğuluyor mu?” diyen İstanbul’dan "Bilgehan" rumuzlu okuyucumuza;
Elbette kimse lider doğmaz ama lider olmak için de liderliğin getirdiği sorumlulukları ve vizyonunu da bilmek gerekir. En basitinden lider olmak için kişinin olaylara değişik açılardan ve hatta değişik kişilerin gözüyle bakabilmesi, kendini aşabilecek bir enerji harcaması gerekmektedir. Sizin arzu ettiğiniz şey lider olmaktan çok arkadaşlarınız arasında silik bir kişiliğinizin olmaması kaygısıdır. Burada kendinize haksızlık ediyorsunuz. Çünkü o arkadaşlarınız ile aynı okulda okuyabilmek sizin de en az onlar kadar olduğunuzun en büyük delilidir. Geriye sadece kendi içinizdeki endişenin yersizliğini fark edebilmek kalmaktadır. Burada size en kolay olanı söyleyebiliriz. Eğer derslerinde başarılı olup hatta konular hakkında “aranan kimse” olabilirseniz mutluluğun da tadına doyamayacaksınız. Emek verdiğinize de değecek… Sana küçük de bir sır vereyim; sen kimseden önemli olmayabilirsin ama kimse de senden önemli değil, unutma!..
 
 
Sahibinin izni olmadan olmaz
 
“Feridun Ağabey, günümüzde alış verişte olsun insani ilişkilerde olsun insanların birbirine güveni itimadı, saygısı hiç kalmadı. Ben buna çok üzülüyorum. Benim rahmetli babam çok insaflı, hassas, kul hakkından son derece korkan bir insandı. O kadar ki komşumuzdan bizim bahçeye sarkan ağaçlardan bize dökülen meyveleri toplar geri komşuya verirdik. Hatta o kadar ki komşunun bahçesindeki ile bizim bahçedeki meyveler birbirine karışmasın diye aynı hizaya aynı meyve ağacı dikmezdi. Hatta bir gün ablam komşuya gitmiş, dönüşte, bizde olmayan bir kayısı ağacının altında dökülmüş bir kayısıyı almış. Tam ısıracakken aklına gelmiş. Babamın hassasiyetinden korkarak avucunu ne kadar sıktıysa kayısı avucunda ezilmiş, suyu bile damlamıştı. Babam durumu fark edince 'bahçe sahibinin izni olmadan olmaz kızım' diyerek onu geri göndertmişti. Kendisi de akşama eve ablama kayısı alıp getirmişti...
Şimdi markette bile bir şeyin tadına bakarken helallik istiyoruz o sebeple. Babam ilkokul mezunuydu ama çok sevilip sayılan bir kimseydi. Hepimizi hayata hazırladı. Şimdi bize ne oldu anlamış değilim… Saygılarımla…”
       Figen Dereli-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.