Çalan ders zili değil “Alarm”

A -
A +

Aydın Kuşadası’nda önceki gün geleceğe dair alarm zillerinin çaldığını gösteren “failleri ve mağdurları” gençler olan bir olay, bütün Türkiye’yi derinden sarstı.

Kuşadası Endüstri Meslek Lisesinde öğrenim gören 16 yaşındaki B.S. ile Z.K. arasında pet şişe atılması yüzünden tartışma çıktı. “Okul çıkışında görüşürüz” diyen ikili, birbirini düelloya davet etti.

Son ders zilinin çalmasıyla birlikte öğrenciler belirledikleri parkta buluştu. Sınıf arkadaşları da onların kavgasını seyretmek için peşlerinden gitti. Ardından çember kuruldu, dövüş arenası oluşturuldu. İki öğrenci, bıçak ve muşta ile dövüştü. Z.K, B.S.'yi karnından ve kalbinden bıçakladı. Ağır yaralanan B.S. düştüğü yerden kalkamadı. Kendisi de yaralanan Z.K. ise diğer öğrenciler ile birlikte kaçtı…

Gençler arasında yaşanan saldırganlık, şiddet ve suça karışma olayları bütün toplumların en önemli sorunları. Bizde ise; 2020 yılı adalet istatistiklerine göre geçtiğimiz yıl suça karışan 209 bin 689 çocuk, mahkemelerde sanık olarak yargılandı. Yıl içinde yeni açılan davalarda çocuk sanık sayısı 99 bin 919 oldu. Yargılamalar sonucunda 52 bin 505 çocuk mahkûm olurken, 29 bin 592 çocuk hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedildi.

Bunlar yaşanırken hayatları “dedi ki, demiş ki, demişler ki” ile geçenler, 2023 seçimlerinde oy kullanması beklenen 64 milyon seçmenin %16’sını teşkil eden bu 16-25 yaş grubunu sandıkta kazanmanın derdinde…

Gelecekleri için gençleri garantör görenler “gençleri anlamayan siyasetçiler önümüzdeki seçimleri kazanamayacak!..” diyorlar ama onların gelecekleri ile ilgili hiçbir endişe taşımıyorlar.

Gençleri anlamak ne demek? Bu elim olayın arka planına bakalım. Nasıl bir anlayış ki, bir pet şişe fırlatmasını kan davasına dönüştürüyor. Sözüm ona arkadaşların gözü önünde bir “ölüm çemberi” çizilerek taraflar ellerinde bıçak ve muştalarla o ölüm çukurunun içine atılıyor. Sonu tarafların biri veya ikisinin de yaralanması veya ölümü ile sonuçlanacak bu anlamsız Orta Çağ gösterisi itiraz görmeden bütün sınıf tarafından iştahla seyrediliyor.

Bu tablo, Şerif Mardin’in “Gençlik ve Şiddet” makalesinde ifade ettiği gibi büyük binaların içindeki “Anlam boşluğuna düşmüş” savrulan bir gençlik gösterisidir.

Eğer hava soğudu ise hepimiz üşüyoruz… Bu anlam boşluğu içinde seküler hasar almış bir toplumda millî ve manevi değerleri aşınmış, durduğu ve doğduğu yere yabancı, dertsiz, çilesiz, yarın için fikri olmayan depresif, kalabalık bir insan topluluğu görmek hepimize acı veriyor.

Farklı ortamlarda gençlerle, kendileri ve ülkeleri adına “gelecek senaryoları” üzerine yaptığımız konuşmalarda bende bıraktıkları kanaat şudur: Bu hengâmede; uyuşturucu, şiddet ve adrenalin içinde kaybolmak istemiyorlar. “Global Dünya”nın savruk, küçük parçası olmak yerine küçük olsa da kendilerine ait güvenli bir dünya arayışı içindeler…

Her otoriteyi sorgulama cesaret ve yetenekleri var ama küreselleşmenin etkisiyle aile bağları, etik ve dinî değerler gibi “aidiyet zeminleri” ile olan bağları zayıflamakta, önemini kaybetmektedir.

“Çocuklar suç işlediğinde büyükleri terbiye etmeli” diyen düşünür haklı çıkıyor. Büyükler gençleri anlamak istiyorsa onlara “oy torbası” gözüyle bakmayı terk etmeli.

Hayatla didişen genç kuşağı kazanalım ama kendi siyasi tercihlerimize adam devşirmek için değil, geleceğimiz için…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.