Kısır döngü

A -
A +

Akçemizi düzeltmedikten sonra bu sıkıntıların bitmesi muhal. Ateş, bir süre düşer, biraz sükûnet olur, bilahare tekrar alevlenme başlar. Zaten bugüne kadar da böyle geldi gidiyor. Akçemizin muhkemlik kazanması bir millî ekonomi nazari ve pratiğinin gelişmesi ile mümkün. O yok. Kendi hukukumuz olmadığı gibi ekonomimiz de mevcut değil. Dünyanın rüzgârına kapılmış gidiyoruz. Sonunda İMF başkanı, Türk hükümetini ikaz ihtiyacını duyuyor. Onlara kızacağımıza kendimize çeki düzen verelim. Ekonomisi her ân ortasından çatlamaya hazır bir ülkenin finans politikaları, tabiî ki dış güdümlerden kurtulamaz. Kim verdiği paranın başıboş kalmasını ister? Diğer taraftan bir trajedi. Enis Öksüz, bir şahsiyetli üslup geliştirmeye çalıştı nerede ise hain ilân edilecek. Belki O'nu da Sadettin Tantan'ın akıbeti bekliyor. İşin insafsız tarafı, Prof. Öksüz'e yüklenenler kendisine söz hakkı tanımıyorlar. Herkes, şu kriz bitsin isterken Ulaştırma Bakanı başka bir şey arzuluyor olabilir mi? Buna rağmen farklı düşünceler de grafik çizmekte... İşin içinde değişik taktikler mi takip edilmekte acaba? Enis Öksüz, istikbalde bir daha genel başkan adayı olmasın diye "geçimsiz adam" imajı ile yıpratılmakta mıdır? Aksi de olabilir. MHP puan kaybetmektedir. Adı geçen bakan, parti ilkelerine sadakat göstererek yarınlara yatırım mı yapmaktadır, tabana mı hitap etmektedir? Bunlar mümkün olabileceği gibi hiç alakası da olmayabilir. Bunun yerine topyekûn MHP'yi gözden düşürme ihtimali belki daha kuvvetli. Her ne olursa olsun. Sonuçta bütün halis niyetine rağmen Enis Öksüz'ün değil, İMF'nin dediği olmuş, Başbakan Ecevit, kendi ifadesi ile "dayatma"ya boyun eğmek zorunda kalmıştır. Kısacası, varılan nokta, 'elde var hiç'ten öte bir şey değildir. Telekom yönetim kurulu başkanı ile genel müdürünün aynı kişi olmasındaki ısrar çok da anlaşılamamıştır. Bu ısrarın Türkiye'ye maliyeti doların değer kazanmasıdır. Ankara'daki sürtüşme Washington'un işine yaramıştır. Taktiklerin DSP-Derviş cephesi de var. Orada da Ecevit-Derviş örtülü çekişmesi sürmekte. Bir ânda kabineye dahil olan Kemal Derviş, daima arkasında olan dış destekle arzusunu bir kere daha hayata geçirmiştir. Ancak, Kemal Derviş'in itibar grafiği dünkü gibi değil. Millet, buruk. Acaba, Kemal Derviş diye bir isim gelmeseydi önceki istikrar programı ile döviz, bugünkünden farklı mı olacaktı? Planlarını siyaset üzerine yapan Derviş'in arkasında kamuoyu olmadıkça dış destekler askıda kalır. Akçemizi düzeltme meselesine gelince... Atalar, "ak akçe kara gün içindir" demişler. Şimdi hem gün kara, hem akçe. Akçemizi, paramızı sağlamlaştırmak şart. Belki öyle derinlemesine düşünmeden. Yıldızlardan formüller getirmeden basit usullerle. Çeklere, senetlere, kâğıtlara faizlere, kredi kartlarına çeki-düzen vererek. Yönetim bazında yapılacak bunlar. Kişi, aile ve şirket bazında yine bunlar. Cep kelefonu, lüks harcamalar, araba, yazlık israf ve benzeri harcamaların önüne geçmek.. Ve tasarruf zarureti. Yoksa bugün Telekom çözülür yarın başka bir problem çıkar. Mesele ele-güne, merde-namerde muhtaç olmadan yaşamak. Bir de o meşhur "sosyal adalet" prensibinin anayasada göstermelik kalmaması.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.