Büyük kıyaslama oyunu

A -
A +
Okullarda öğrencileri veya iş yerinde çalışanları değerlendirirken, not çizelgeleri veya performans tabloları kullanıyoruz. Ve verilen puanların bir ortalaması alınarak ortaya bir sonuç raporu çıkıyor.
Peki bu sonuç raporları neye göre değerlendiriliyor? Yani bir öğrencinin başarısına veya bir çalışanın performansına karar verilirken nasıl bir sistem uygulanıyor?
Cevap basit!
Değerlendirdiğimiz kişinin ortalama değerlere ne kadar yakın veya uzak olduğunu belirliyor ve buna göre bir karar veriyoruz.
Mesela çocuklar için kullandığımız, “erken yürüdü” veya “geç konuştu” gibi yargılarımız da hep bu ortalama değerler üzerinden verdiğimiz kararlardan oluşuyor. Benzer şekilde “yaşıtlarına göre” ifadesiyle başlayan yargılamalar da hep değerlendirdiğimiz çocuğun, ortalama değerlere ne kadar yakın veya uzak olduğunu belirtiyor.
Özetle, kişilerle ilgili yaptığımız değerlendirmeler içinde mutlaka bir kıyas barındırıyor. Ve her insanın farklı özelliklere sahip olduğu ve kendi içinde değerlendirilmesi gerektiği unutuluyor.
Eğitimde bireysel farklılıklara yapılan vurgulara falan bakmayın! Çünkü biz farkında olmasak da öğrencilerle ilgili kurduğumuz her cümle, birileri tarafından belirlenmiş sabit bir veriyle kıyaslama sonucu ortaya çıkıyor.
Çocuğun sınavda ne kadar başarılı olduğuna karar vermek için çocuğun ortalamasını sınıf ortalamasıyla karşılaştırmak da bu düşüncenin bir tezahürü. Yani öğrencinin bulunduğu nokta kendi potansiyelinize göre değil, ortalamalara göre belirleniyor.
Şimdi gelelim en önemli soruya… Bu kıyaslama oyununda kullanılan ortalama veya standart değerler nasıl belirleniyor?
Veya şöyle soralım: Ortalama yetenek, ortalama zekâ veya en genel hâliyle ortalama insan diye bir şey olabilir mi?
 
Ortalama insan
 
Ortalama insan fikri 19. yüzyılın başlarında Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Bugün vücut-kitle endeksi diye bildiğimiz ve ideal bir vücuda sahip olmak için kullandığımız kriter de o dönemde çalışmalar yapan Adolphe Quetelet adındaki Belçikalı bir kişi tarafından ortaya atılmıştır.
Quetelet, bir kişinin ortalama verilere ne kadar yakın olursa, ideale o kadar yakın olduğunu savunur. Bu anlayışa göre ortalamadan uzaklaşan her insan, bir şekilde kusurlu kabul edilir. Bu boy, kilo, yetenek veya zekâ olabilir.
Bu düşüncenin ne kadar saçma ve asılsız olduğu ortada. Ortalama insanın ideal insan olacağına dair bir görüş asla kabul edilemez elbette. Çünkü istatistik bilimi, insana dair bütün meseleleri açıklayamaz. Zaten bu görüş, sonradan gelen birçok bilim insanı tarafından çürütülmüştür.
Ama bugün her ne kadar bireysel farklılıklar ön planda gibi gözükse de büyük kıyaslama oyunu devam etmektedir. Ve kendisini sürekli ortalamalarla kıyaslayan insan, en nihayetinde ortalama bir insana dönüşmektedir.
Ortalamalar, kişilerin kendi potansiyellerini gerçekleştirmesinin önünde devasa bir engel olarak durmakta ve kişilere bir nevi illüzyon yaşatarak başarıyı ve başarısızlığı sanallaştırmaktadır. 
Kendisini ortalamayla kıyaslayan insan için en büyük amaç, ortalamanın üzerine çıkabilmektir. Ama kendi potansiyelini keşfetmek için yola çıkan insanın ortalamalarla işi olmaz. Çünkü gerçekte kim olduğunuz ile ortalama verilere kıyasla nasıl bir kişi olduğunuz arasındaki fark, gerçek karakterinizi ortaya koyar.
“Ortalamanın Sonu” isimli kitabın yazarı Todd Rose’un da dediği gibi, “Ortalama bir kişiyi merkeze alarak tasarlanan her sistem, başarısızlığa mahkûmdur.”
Bu cümle eğitim sistemimiz için önemli bir uyarı olarak görülmelidir. Öğrenciler sadece çan eğrisindeki bir veri veya toplam başarı çizelgesindeki bir puan olarak değil de kendi başına bir birey olarak değerlendirilirse, birçok mesele kendiliğinden çözülecektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.