15 Temmuz’un faili FETÖ’yü inkâr edenler şimdi de “YPG yapmadı” diyor!

Sesli Dinle
A -
A +
ABD ve Avrupa medyası büyük oranda yayın yaptıkları ülkelerin istihbarat teşkilatları tarafından yönlendirilir ve biçimlendirilir.
 
New York Times’ın İstiklâl Caddesi’nde canımızı yakan terör saldırısını “On milyonlarca turistin ziyaret ettiği Taksim’de terör eylemi” diye verip doğrudan ekonomimizi hedef alması, Batılı hiçbir yayın organının 21 saat içinde yakalanan failin fotoğrafını basmaması ve ısrarla “YPG ve PYD saldırıyı üstlenmedi” cümlesini her haberin içine özellikle sokuşturmaları da aynı istihbarat zekâsının ürünü.
 
Gerekçe olarak da “Terör örgütleri yaptıkları saldırıyı üstlenirler ve kaos onlar için etkili bir propaganda yoludur” şablonunu kullanıyorlar.
 
Sanki bu ilahi ve değiştirilemez bir kuralmış gibi. Kaldı ki söz konusu PKK ve onun uzantısı YPG olunca bunun onlarca örneği var. Hatay Reyhanlı’ya attıkları ve çocuklar dâhil pek çok aileyi yok ettikleri roketli saldırılarını da inkâr etmişlerdi.
 
Geçmişte PKK’nın üstlenmediği, TAK’ın bir süre sonra üstlendiği saldırıları unutmuşuz gibi. Daha çok taze, Mersin Polisevi saldırısı için de aynı yalanları söylediler, PKK üstlenince de sustular.Ahlaksızlar yani!..
 
Yunanistan’ın yüzölçümünden fazla, Doğu Akdeniz’in üçte ikisine tekabül eden tam 140 bin kilometrekarelik alanda, 50 uçakla, insansız hava araçlarıyla, yerli ve millî mühimmatlarla eş zamanlı olarak gerçekleştirilen Pençe-Kılıç Harekâtının ağır hasarını görünce yeniden saldırıya geçtiler DÜN ve Gaziantep Karkamış ilçesinde 3 sivil vatandaşımızı katlettiler.
 
Sonuçta Cumhurbaşkanımızın dün de işaret ettiği gibi saha yumuşatıldıktan sonra KARA HAREKÂTININ BAŞLAYACAĞININ da ilk ipuçları verildi.
 
Terör saldırılarına karşı hem NATO’nun 5. Maddesi hem de Birleşmiş Milletler sözleşmesi 51. Maddesinin tanıdığı meşru müdafaa hakkını kullanan Türkiye’yi protesto edenler ise yine Türkiye içinden çıkıyor. HDP’liler, PKK ve YPG’ye karşı yürütülen bu operasyona karşı gösteri yapıyorlar. Ülkemizin demokratik çıtasının Batı’ya göre ne kadar yüksek olduğunun bir diğer göstergesi.
 
Batı medyası ve onların ipini tutan istihbarat örgütleri, maşalarının ne yaptığını pekâlâ biliyor. Artık karnımız tok yalanlarına. Artık ABD için terör örgütü “PKK-YPG’nin Azmettirici”si sıfatı bile yetersiz kalıyor. Çünkü alenen suç ortağı!..
 
Onlar görevlerini yapıp “Üstlenmediler” algısıyla bir istifham oluşturmaya çalışırken, içerideki muhalif aparatları da aynı anda koroya katılıp konuşmaya başladılar.
 
İnanılır gibi değil ama FETÖ-PKK-HDP-CHP ve irili ufaklı sol partiler aynı anda Bremen Mızıkacıları gibi çığırmaya başladı. İçişleri Bakanlığı Bütçe Komisyonu’nda Engin Özkoç, Mahir Ali Başarır ve Özgür Özel gibi CHP milletvekillerinin Bakan Soylu’ya karşı şedit hâllerinin ibretlik görüntülerini herkes izlemiştir. Tam bir “Sen rezilliğin resmini çizebilir misin” hâlleri...
 
Muhalif medyada ise durum tam bir facia. Sadece bir örnek vereceğim, yer yetmez. Kendisine “Gazeteci” sıfatını takan Banu Güven’in 2015’te yaşananların bir tekrarı sanki. Bu arada, PKK gibi YPG de, Süleyman Soylu’nun söylediklerinin aksine, İstiklal Caddesi saldırısıyla ilgisi olmadığını duyurmuştu” diye yazabildi.
 
Evet, Türkiye’nin sadece terör sorunu yok. Banu Güven’ler sorunu da var. Banu Güven de referans noktası olarak PKK ve YPG’yi alıyor ve onların açıklamalarına itibar ediyor. Terörist yakalanmış, itiraf etmiş bağlantısını, 50 kişi gözaltına alınmış, 5 kişi Bulgaristan’da ele geçirilip iade edilmek üzere ama bunların canları sıkılıyor. Gerçeği örtmek için yalanları art arda sıralıyorlar.
 
Yabancısı değiliz bu tutumun.
 
Düşünün, 40 yıldır devlet kurumlarımızın içine sızarak ülkeyi ele geçirmeye çalışan FETÖ terör örgütü 15 Temmuz 2016’da darbe yapmaya kalkışmıştı. O gece halkımızın, ordumuzun namuslu askerlerinin ve emniyet teşkilatının kahramanlıkları sayesinde kafaları ezilmişti. Yani 40 yıllık hayalleri bir gecede suya düşmüştü FETÖ’nün ve ABD’nin. Ne yapacaklardı?
 
Tıpkı YPG gibi ABD’nin kurup büyüttüğü, eğitip donattığı örgüt şoka uğrayınca çareyi inkârda bulmuşlardı. Bunu onlara öğreten yine ABD’nin üst aklıydı. O gece Obama’nın Dışişleri Bakanı John Kerry sanki ortada darbeciler ve meşru bir hükûmet yokmuş gibi “Taraflara itidal çağrısı yapıyorum” gibi aşağılık bir mesaj vermiş, Beyaz Saray ise darbeyi ve darbecileri anmadan orta yolcu bir açıklama yayınlamıştı. Daha sonra da bugünün Başkanı Joe Biden utanmadan ve yüzü kızarmadan "Biz olaylar olurken bunun gerçek olup olmadığını veya bir internet oyunu olup olmadığını, ciddi olup olmadığını anlayamadık" diyebilmişti.
 
Kısacası şaşırmıyoruz olan bitene.
 
Bundan sonraki hedef belli.
 
Türkiye’deki iş birlikçilerinin kökünü kurutmak.
 
Zaten yapılıyor da bu.
 
Size bir hafta önceki haberi hatırlatayım, arada kaynadı gitti.
 
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2014 ve 2015’teki Jandarma Astsubay Temel Kursu (JATEK) ile Jandarma Astsubay Meslek Yüksekokulu (JAMYO) mülakat aşamasını usulsüz biçimde geçen 7 bin 4 FETÖ şüphelisini deşifre etti.
 
7004 Jandarma mensubu... Muazzam, gerisi gelecek. Görüyorsunuz, kazıyarak çıkarıyoruz bünyemizden. Devam edecek...

Türkiye’nin market terörüne ilişkin yazıları etkisini gösterdi ve Cumhurbaşkanı ilk işareti verdi

 
Zincir marketlerin fırsatçılığı ve barbarca zamları karşısında vatandaş çaresiz hükûmetin bu rezalete el atmasını beklerken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan ilk ses geldi. Erdoğan, Katar seyahatinde bulunan Türkiye Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yücel Koç’un “Akaryakıt giderleri artmıyor, personel giderleri artmıyor, döviz yatay seyir izliyor ama market raflarında ürünler bir ayda durup dururken yüzde 30 zamlandı. Bu fırsatçı terörüne karşı tedbir alınacak mı?” sorusu üzerine ilk işareti verdi:
 
“Para cezasının dışında atılacak adımları da ilk kabine toplantımızda inşallah masaya yatırırız ve oradan da bunların üzerine ayrıca gideriz. Değişik öneriler var. Bütün mesele yaptırımın çok daha ağır olması.”
 
Bu iyi gelişme... Yücel Koç’a Cumhurbaşkanımız ile olan konuşmasının detaylarını sordum. Özellikle zincir marketlerin paravan stok şirketleri kurarak toplu alımlar yaptığını, sonra da bu ürünleri parça parça marketlere aktarıp, her alım esnasında zam yaparak hile yoluyla kazanç sağladıklarını anlatmış. Cumhurbaşkanımız ilgiyle dinlemiş anlattıklarını ve hatta “Sen olsan ne yaparsın?” diye sormuş.
 
Aslında almak istediği cevabı kendisi vermiş:
 
“Bütün mesele yaptırımın çok daha ağır olması.”
 
Ben bir adım daha ileriye gideyim, çok daha ağır değil, bir daha teşebbüs edemeyecek kadar ağır olması gerekiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.