FETÖ’nün miladı ve bir Başsavcı’nın mektubu!

Sesli Dinle
A -
A +
Önce olayı özetleyelim.
 
Necip Hablemitoğlu suikastı davasına bakan 36. Ağır Ceza Mahkemesi bilindiği üzere GÖREVSİZLİK kararı verdi.
 
Gerekçesi ise Hablemitoğlu’na yönelik suikastın TERÖR SUÇU kapsamında olmasıydı.
 
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı mahkemenin verdiği bu GÖREVSİZLİK kararına itiraz etti. Onlar da suikastın ADLİ SUÇ olduğunda ve davanın yine 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etmesi gerektiğinde ısrarlı. Çünkü Savcılık iddianamesinde suikastı ADLİ BİR SUÇ olarak görmüş, Hablemitoğlu’nun ölüm emrini veren FETÖ Elebaşı Fetullah Gülen’in suç hanesine de “Tasarlayarak öldürme” yazılmıştı. Firari sanık, aynı zamanda FETÖ kumpasıyla Ergenekon davasından yatan Levent Göktaş’ın ise “Nitelikli kasten adam öldürme” ve basit çete anlamında “silahlı suç örgütü kurma” suçlarından cezalandırılması istenmişti.
 
Mesele suikastın terör suçu mu yoksa adli bir suç mu olduğu noktasında düğümleniyor.
 
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ADLİ SUÇ derken çıkış noktasının, Necip Hablemitoğlu’nun 2002 yılında katledilmesi nedeniyle FETÖ’nün terör örgütü ilan edilmesinin MİLADININ değişecek olmasından kaynaklı olduğu belirtilmekte.
 
İddialara göre bu itirazın arkasındaki ASIL SEBEP şu:
 
Bilindiği gibi geçmişte Hizmet Hareketi ya da Cemaat olarak adlandırılan bu yapılanma, gerilimler tırmanmaya başladığı tarihlerde önce “Paralel Yapı” olarak adlandırılmış, örgütün 17/25 Aralık 2013 tarihinde başlattığı Yargı Darbesi’nin ardından da adı Yargıtay kararıyla FETÖ Terör Örgütü olarak kabul edilmişti.
 
Savcılığa göre eğer failleri FETÖ Elebaşı ve mensupları olduğu belirtilen Necip Hablemitoğlu suikastının arkasındaki örgüt terör örgütü olarak kabul edilirse geçmişte CEMAAT olarak adlandırıldığı sırada AK Parti ve diğer tüm siyasal partilerle içli dışlı olan bu örgütün temas ettiği tüm kişi ve kurumlar mercek altına alınabilecek ve giderek davaların kapsamı genişleyerek işin içinden çıkılmaz hâle gelecek.
 
Muhalif basın bunu “AKP’liler de yargılanacak, ondan korkuyorlar” diye vermekte.
 
Oysa Cemaat, FETÖ terör örgütü olarak Yargıtay tarafından ilan edildikten sonra bile CHP’liler ve İyi Partililer onlarla içli dışlı olup dayanışma içine girdiler. Bu iki partinin genel başkanları ve yöneticileri alenen bu örgütü koruyup kolladılar ve önlerine siper oldular devlete karşı.
 
Kısaca bu tartışma çok su kaldırır ve altında kalan da başta liderleri olmak üzere CHP, İyi Parti ve diğerleri olur.
 
Şimdi sizlerle bu tartışmaya dair bir açıklama gönderen, BİR BÜYÜK ŞEHRİMİZİN BAŞSAVCISININ YAZDIKLARINI paylaşmak istiyorum. Herkesin aşağıdaki satırları dikkatle okumasını öneriyorum. Çünkü son derece net ve anlaşılır:
 

KOD ADI ALMAK BİLE BAŞLI BAŞINA BİR TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİDİR

“Algılar içinde doğrular kayboluyor ne yazık ki bu gereksiz bir tartışmada. FETÖ soruşturmalarının başladığı dönemden günümüze kadar konu hakkında birçok karar verildi bu MİLAT konusunda. Evet, yargının ilk kez karşılaştığı bir durum bu gayet normal karşılanmalı. Ancak artık kararlar ve içtihatlar da yerli yerine oturdu. Şu andaki Yargıtay uygulamasına göre 17/25 dönemi kriteri şu şekilde uygulanıyor:
 
Örgütün YARGI, ASKERİYE, EMNİYET, TÜBİTAK, ÖSYM vb. kurumlardaki mahrem hizmetler yapılanmasında ve bu yapılanmanın faaliyetlerinde 17/25 ayrımı uygulanmıyor. Yani bu alandaki faaliyet, örneğin 1984 yılına ait olsa dahi, örgüt faaliyeti kapsamında değerlendiriliyor. Çünkü bu alana kod adı alınarakörgütün gizli iletişim ağına dâhil olunarak giriliyor.
 
Malumunuz kod adı almak bile başlı başına terör örgütü mensubu olma temel kriteri dünyada.
 
Mahrem hizmetlerde faaliyet gösterenlerin anlatılan şekilde örgütlenme şekli de nazar-ı dikkate alındığında, terör örgütünün nihai amacını bildikleri varsayıldığından zaman kriteri uygulanmıyor.
 

17/25 KRİTERİNİN UYGULANACAĞI ALANLAR

17/25 kriteri örgütle mahrem doğrultuda bağı olmayan ancak bağış yapmak, yayın organlarını satın almak, bulundurmak şeklinde eylemleri tespit edilen şahıslar içindir. Çünkü bu şahısların terör örgütü olduğunu bilerek terör örgütlerine yardım ettiklerinden bahsedilemez. Bu nedenle işlem yapılmıyor.
 
Dolayısıyla sapla samanı karıştırmamak, algılara boğulmamak lazım.
 
Somut olayda; yani Necip Hoca'nın öldürülmesi olayında terör örgütü faaliyeti olmadığını savunmak, gerek Yargıtay ve yargı uygulamasına aykırı olduğu gibi FETÖ’nün de amacına uygun bir harekettir.
 
Keza 17/25 Aralık’tan önce olan Hrant Dink’in öldürülmesi, 2012 KPSS yolsuzluğu gibi örgütsel eylemler de terör kapsamındadır.
 

TEMEL KRİTER BELLİ; SİYASETÇİ VE İŞ ADAMLARININ DURUMU NE OLUR?

Yani eylemin faaliyetin mahrem hizmetler kapsamında yürütülüp yürütülmediği temel kriter olmaktadır. Olaya siyasetçi ve iş adamı açısından bakmak gerekiyorsa eğer; iş adamı veya siyasetçinin örgütle ORGANİK BİR BAĞI tespit edilememişse yardım etmek, sempati duymak, övmek gibi eylemler suç teşkil etmez.
 
FETÖ’yle mücadeleyi siyasi rekabet jargonu yapmak, bu şekilde birbirini suçlamak ancak terör örgütüne yarar.
 
Ayrıca bu anlatılanların aksi ihtimalinde, FAİL mahrem hizmetlere mensup olup kod adı almış ve gizli iletişim ağına dâhil olmasına rağmen tespit edilen eylemleri 17/25'ten önce deyip beraat kararı vermek de aynı şekilde örgütün amacına hizmet edecektir. Hangi siyasi görüşten olunursa olunsun, aklı başında, vatansever, derdi sadece FETÖ ile mücadele olan her kişinin de bu şekilde aklıselim olarak olaya bakması, bunları vurgulaması gerektiğini düşünüyorum.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.