Biliyorsunuz şu anda CHP İstanbul il teşkilatının bir başkanı yok. Ama fiiliyatta teşkilatı Canan Kaftancıoğlu yönetiyor. Yönetme yetkisi olmadığı hâlde. Yeniden altını çizelim, Cumhurbaşkanı’na hakaret eden birinin, bırakın il başkanlığı yapması, siyasi partilere üye olması bile mümkün değil. Üstelik milletvekili adayı da olamayacak. Kısacası siyasi hayatı bitti. Tek ümidi Altılı Masa’nın kazanması ve hakkındaki hükmün “bir şekilde” kaldırılması.
“Bir şekilde” lafını özellikle kullandım, Canan Hanım'ın çok sevdiği bir ifade tarzı bu. İki sene önce “Seçimle ya da bir şekilde iktidar değişikliği görüyorum” diyebilecek kadar “demokratik şuur”a sahip bir isim kendisi. FETÖ’cülerin 15 Temmuz darbesinin yenilgiye uğraması sonrası yaşadığı şaşkınlığı ve hayal kırıklığını televizyon ekranlarındaki konuşmalarından hepimiz biliyoruz.
Ancak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu “de facto” durumun sürdürülmesinde, yani kendisinin çok bağlı olduğu ve sık sık iktidara hatırlatmalarda bulunduğu yasaları içi gayet rahat biçimde çiğnemekte bir sakınca görmüyor. Nitekim Canan Kaftancıoğlu’nu da gittiği her yere götürüyor ve yanında tutuyor.
CHP İstanbul İl Başkanlığı makamı bu şekilde boş kalmaya devam etmeyecek tabii. Seçim süreci başladığında malum Yüksek Seçim Kurulu’na aday listelerini götürecek kişi İstanbul İl Başkanı olacak. YSK, doğal ki Canan Hanım'ın getirdiği listeleri yetkisiz elden teslim edilmiş olacağı için almayacak.
Bu durumda emanetçi bir il başkanı seçmek zorundalar er ya da geç.
KAFTANCIOĞLU-İMAMOĞLU ARASINDAKİ GERGİNLİĞİN YANSIYAN KISMI
GERİLİMİN SEBEBİ BAŞKAN ADAYLIĞI MI YOKSA CANAN HANIM'IN YAKINLARI MI?
Aldığım bilgilere göre olayın arkasında ne İmamoğlu’nun Canan Hanım'dan “Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yanımda dur” talebi var, ne de Canan Hanım'ın ona söylediği varsayılan sözler.
Mesele Kaftancıoğlu’nun İBB’ye soktuğu ve üst kademelerde görevlendirilen üç yakınının Ekrem İmamoğlu tarafından liyakatsiz bulundukları için alt kademe görevlere nakledilmesinden kaynaklı. Canan Hanım'ın kaçıncı dereceden yakını olduklarını öğrenemediğim bu isimlerin yerlerinin değiştirilmesi kendisini âdeta çılgına çevirmiş.
Şimdi aranızdan bazılarının “Bu kadar basit mi yahu?” dediğini duyar gibi oluyorum.
Basit değil. İddialara göre onlar Canan Hanım'ın İBB’deki âdeta gözü kulağıymış. İşte aşırı sol örgütlerde yoğrulan karakter yapısı nedeniyle fevri çıkışları olan Canan Kaftancıoğlu’nun CHP il divanı toplantısında hırsını yenemeyip kavga çıkaracak “şizofren” sıfatını kullanması ve bunun İmamoğlu’na iletilmesi bardağı taşıran son damla olmuş.
Aslında açıklamayı yapan Ekrem İmamoğlu’nun yüz ifadesine baktığınızda “Her şeyi biliyorum ama susuyorum” sözlerini okuyabilirsiniz.
Akrabası Ufuk İnan’dan bu bilgiyi alan Ekrem Bey de inşaat çalışmaları devam eden CHP İstanbul İl Teşkilatı’na inşaat çalışmalarını denetlemek bahanesiyle gitmeye karar veriyor. Tabii bu arada Canan Hanım'ın da binada olduğu bilgisini alıyor. Ancak Kaftancıoğlu da onun geleceğini öğrenince hemen arka kapıdan ayrılıp âdeta kaçıyor binadan.
Peki, Kemal Kılıçdaroğlu bu iki ismi bir araya getirip barıştırır mı? Kemal Bey'in böyle bir huyu yok. Çünkü pek çok lider gibi o da “Herkes kavgalı olsun, ben herkesle iyi olayım” siyasetini izliyor. Lider olarak kalabilmenin özelliklerinden biri de bu!..
Bu arada bilgi kaynağıma Canan Hanım'la Kılıçdaroğlu arasındaki ilişkinin seviyesini sordum. Yani Canan Kaftancıoğlu ileri sürüldüğü gibi kesinlikle adaylık konusunda Kılıçdaroğlu’nu mu destekliyordu?
CHP’yi iyi bilen kaynağım “Canan Hanım sadece kendini destekler, kimseyi değil” dedi. Ayrıca Kemal Bey'le de arası öyle sıkı fıkı değilmiş, ama kendisini içine düştüğü siyasal bataktan çıkaracak tek kişinin de Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ve kazanma ihtimali olduğunun farkındaymış.