Küçük eniştelerin “itiraf”larıyla yer yerinden oynuyor!

Sesli Dinle
A -
A +
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın inayetiyle Başbakanlığa kadar yükseldiğinde “Haydi aslanım, boyun küçük ama yerin altında da bir o kadar var” diye kendisini iteleyen ABD ve AB’nin gazıyla AK Parti’yi ele geçirmeye kalkıştığında sandı ki bu partinin sahibi yok.
 
2016’da deport edilip kapının önüne konulunca kıçın kıçın gidip bir süre sessizliğe gömüldü. Bekledi ki yeşil ışık yaktığı ABD ve AB’li kalantorlar kendisini kurtarsın. Olmadı. Bir süre Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan yeni bir görev bekledi ama üzerine çizik atıldığını anladığında da ayrılıp efendilerinin onayıyla bir siyasal parti kurdu.
 
Altılı Masa’nın en “mümtaz” köşesinde yeri hazırdı zaten.
 
Sonra çenesi açıldı. Fotoğraflarındaki o tuhaf; gülmeyle ağlama arasındaki surat ifadesiyle demeçler patlattı.
 
İki yıl önce “Biliyorlar ki biz 3 gün konuşsak, 3 ay nefes alamazlar. Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa insan içine çıkamazlar” dedi.
 
Pek çok kişi “Bir konuşursam yer yerinden oynar” tarzı söyleminin altını doldurmasını bekledi boş yere. Ama çıt çıkmadı.
 
Bu yüzden sosyal medyada yorumlar yağdı. Bir muhalif "İçip içip eski sevgiliye saran ergenler gibisin. Siyaset bir ciddiyet işidir. Varsa bildiğin ya söyle ya da sus" derken, AK Parti’yi destekleyenler “Konuş o zaman, seni tutan mı var sütoğlan” benzeri alaylı yorumlar yazdılar.
 
Herhâlde aklına bir şeyler gelmiş olmalı ki geçen gün ekranına FETÖ firarisi Hakan Şükür’ü çıkaran Saadet Partisi’nin kanalı TV5’te şakıdı.
 
Mısır’daki Sisi darbesi sırasında yaklaşan hac mevsimi nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendisine “Ahmet Bey, Suudi Arabistan’ın Mısır’a verdiği destek dolayısıyla haccı boykot edeceğiz” dediğini anlattı. O da “Sayın Başbakanım olmaz” demiş…
 
Hay Allah! Bak sen şu işe. Bu Erdoğan da neler neler de yapmak istemiş meğer!..
 
Aferin! Küçük Enişte’nin bu soğukkanlı yaklaşımı ne kadar takdire şayan değil mi?
 
Peki, o zaman, sormazlar mı adama “Bu soğukkanlı tutumunu Suriye’de görevli kılınıp Beşar Esad ile görüşmeler yapmak üzere gönderildiğinde neden sürdürmedin?” diye. Orada Suriye Devlet Başkanı’na müstemleke valisi gibi davranma hakkını sana kim verdi? Onlarla Türkiye’nin ve Esad’ın dostu olan Erdoğan’ın temsilcisi olarak değil de bir ABD Elçisi ya da görevlisi gibi konuşup “Derhâl iktidarı bırakın, Türkiye ülkenizde demokratik sistemi kurmak için gerekeni yapacaktır” tarzında konuşmanı sana kim söyledi? Kimden aldın bu görevi, ABD’den mi Türkiye’den mi?
 
Âdeta yazdığı Stratejik Derinlik adlı kitabını doğrulamak için Suriye-Türkiye ilişkilerini dinamitleyip, milyonlarca Suriyeli mültecinin ülkemize sığınmak zorunda kalışlarının müsebbibinin sadece Beşar Esad değil, aynı zamanda kendisi olduğunu bu millete hatırlatmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanı’nı eksik ve yanlış yönde enforme ederek, yönlendirerek ve Esad’ın mesajlarını iletmeyerek bu acılı ve kanlı yolun kilometre taşlarının döşenmesindeki payı da unutulmayacak şüphesiz.
 
Evet, küçümsediği, bir “çak” yaparak ve parmak şıklatarak devrileceği gibi bir ham hayale kapıldığı Suriye rejiminin içinden bir canavar çıktı ve 500 bin kişiyi katletti. Sonuç 4 milyonu Türkiye’de olmak üzere 12 milyon mülteci. Âdeta ABD’ye altlık hazırlamak için çalıştığını bugün anlıyoruz.
 
Nereden mi?
 
Suriye’nin kuzeyinde PKK devleti projesi ile “Kırk satır mı kırk katır mı?” ikilemiyle kenarda tuttukları DEAŞ desek yeter mi?
 
Nedamet getirip öz eleştiri yaptı mı? Hayır.
 
Ne acı ki sanki çok başarılı bir Dışişleri Bakanlığı yapmış gibi bir de Başbakanlığa tayin etti Cumhurbaşkanı  Erdoğan kendisini.
 
Bir de partiyi ele geçirmeye kalktı.
 
2 Kasım 2015 seçimlerinde AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazandığı zaferi çalmak istedi.
 
Bir anekdot:
 
Bugün Fox tv’nin Anchor’ı olan Habertürk’ün Genel Yayın Yönetmeni atarlı ergene “Hoca’nın zaferi” diye manşet attırdı seçim sonrasında. Biri bu atarlı yayın yönetmeniyle “Sen bu manşeti atarsan, Reis o Hoca’yı oyar, bunu biliyorsun değil mi?” diye alay etti haber toplantısında. Altı ay sonra dediği çıktı.
 
Bu fasıl şimdilik burada bitti.
 
Gelelim ikincisine.
 
Çünkü diğer Küçük Enişte de bir itirafta bulunmuş dün. Ezik ezik AK Parti’de bakanlık yapmış olmasını “Ben istemiyordum abi, aslında beni buraya düşürdüler” tarzında ağlaşarak izaha çalışmakta.
 
Bir grup gazeteciye verdiği yemekte Bakanlığının ikinci döneminde AK Parti’den ayrılmak ve kenara çekilmek istediğini anlatmış. Bu isteğini ilettiği Erdoğan da Zaten üç dönem kuralımız var, bu son dönemi de beraber götürelim. Sonra ben de kenara çekilip vakıf vesaire işleriyle uğraşacağım” deyince kalmış.
 
Eee, sonra? So what yani.
 
Erdoğan fikrini değiştirmiş. O ayrılsın ben de üzerine konayım diye mi bekledin? Elini tutan mı vardı? Tekrar milletvekili adayı olmasaydın, ayrılsaydın AK Parti’den.
 
Siyaseti bir Soap Opera’ya (Pembe dizi) ve yalan rüzgârına dönüştürenler iyi ki AK Partili seçmenin yakasından düştüler.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.