Alkışlayalım beyler!

A -
A +

"Göz bakar, akıl görür" diyen bu dünyadan göçeli çok olsa da, doğru söze ne hacet! Söz, kime sorsanız "kesinlikle" cevabını alacağınız kadar doğru. Doğru da, günümüzde doğruları çıkarlar belirliyor. Kimileri doğruları hakikaten bilmiyor, kimileri ise bile bile çarpıtıyor. Tehlikeli olan ikinci "kimileri!.." Bilmeyene öğretirsin; tamam "ağaç yaşken eğilir" de, "Öğrenmenin de yaşı yoktur!.." Ama bilip de inkâr edene ne yapacaksın? Hele ki; bunlar bir de toplumu yönlendirici makamlarda bulunuyorlarsa, kitlelere hitap etme imkanları varsa, aman ki aman, eyvah ki ne eyvah! Bugün ligin zirvesi bitti; sarı-lacivertli şampiyonluk şarkılarına, siyah-beyaz, sarı-kırmızı gözyaşları karıştı. Araya bir de "dostluk" mesajları sıkıştı. Bazıları İngiltere Ligi'nden örnekler verdi, bazısı geçen sene A Kategorisi'nde oynanan Sakarya-Bursa maçını hatırlattı. Herkes, ezeli rakiplere, ezeli rakipleri örnek almalarını tavsiye etti, iyi niyetli bir yaklaşımla! Ama maalesef bu da "malzeme" oldu. Son yıllarda, güzel değerleri, ayağa düşürmek gibi bir yeteneğin geliştiği ülkemizde, gördük ki artık; "Altın çamura düşünce değer kaybediyor!.." Peki "bugüne nasıl geldik?.." "Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner" sözünü unutanlar, nalıncı keseri misali "Hep bana, hep bana" yontunca kendi ellerini de kestiklerini fark etmedi!.. Yaptıkları işe o kadar şehvetle dalmışlar ve öyle sarhoş olmuşlardı ki, kan kokusundan ancak ellerinde yontacak derman kalmadığında anladılar akanın kendi kanları olduğunu. Pervasız bir öfkeyle kaldırdılar başlarını önlerinden ve kendilerini ürküten bir sesle bağırıp çağırmaya başladılar. Bile bile suçluyu, aradılar bir suçlu! Yüzlerinin kızarması, kendi kurduğu kapana tutulmuş bir avcının utanmasından değildi, yüksek desibelli naraları ar damarlarını çoktan çatlatmıştı! Ne yağmurda ıslanıyor, ne güneşte ısınıyordu onlar. Kanla besleniyorlardı umarsızca, ama diken batsa ellerine hep hazırda bekleyen darağacına "müşteri" arıyorlardı. Kimi medyada, kimi bilmem ne kurulunda, kimi "Tarihi Çınar"larda görev yapıyordu. Makamları farklı da olsa, şiddet içerikli faşist bir şarkıyı aynı makamda söylemeyi de başarıyorlardı. Derin devlet gibi çalışıyorlardı, ancak güçlerine o kadar inanıyorlardı ki, gizlenme gereği duymuyorlardı. Onlar Türk futboluna hükmediyordu, adaleti ise hep zayıf gösteren bir tartı misali kendi dengelerine göre ayarlıyorlardı. Elbette finalde birinin yüzü gülüyor, "eksik pay" alanların yüzü düşüyordu! Ne gülen, ne üzülen bir pay çıkarıyordu kendine! Kazanan her zaman haklıydı, kaybeden de! Nalıncı keseri hiç durmuyordu, böyle gelmiş, böyle gitmişti! Peki böyle mi gidecekti? Bir alkış her şeyi çözecek miydi? Yoksa yarım da olsa bir "adım" mı isteniyordu? Adım gibi eminim ki; böyle bir adım atılmayacak, atılsa da devamı gelmeyecek! Keşke tersi olsa, keşke yanılsam, utansam bu yazdıklarımdan, ama maalesef gerçek; küresel ısınmaya inat buz gibi duruyor ortada, bir tek damla erimeden. Bu yüzden ben diyorum ki, alkışlayın arkadaşlar! Medyadaki soytarıları, Türk futboluna istediği gibi hükmedeceğine inanan sahtekârları, sizi sizden çok düşündüğünü haykırıp cebinizdeki son kuruşu almanın hesabını yapanları, ardı arkası gelmeyen vaatlerde bulunup birini bile yerine getirmeyenleri ve bunun suçunu da sizlere yükleyenleri, alkışlayın! Alkışlayın da gitsinler! Utandıklarından değil, alkış sesinin gürültüsünden! Ama daha fazla gecikmeyin, yoksa bunlar ellerimizi de bağlayacak, gözlerimiz gibi! >> Gelecek de bir gün gelecek "Yarınların takımını kuruyoruz..." "Özümüze dönüyoruz..." "Hatalarımızdan ders aldık..." "Gelecek bizim olacak..." Diğer mısralarını hatırlamıyorum ama son 25 yıldır, dile kolay çeyrek asırdır, bu başı sonu belli olmayan, her gün yeni sözler eklenen ninniyle büyüyor Trabzon'da çocuklar. Eski güzel günleri vaat eden adaylar göreve gelince eski güzel günleri hatırlatan şarkılar söylüyorlar, kan ağlayan bordo-mavi yüreklere. Onlarcası gitti, onlarcası da gelecektir elbette, ancak gün o gündür ki; Albayrak ve yönetim acilen istifa etmeli, Trabzonspor kongreye gitmelidir. Tribünlerin sesine kulak tıkayan Albayrak, yönetimdeki delikleri tıkayamamış ve gedikler çatlak olup parçalanmaya yol açmıştır. Yola çıktığın arkadaşlarının yarısı seninle yollarını ayırıyorsa ve bunların başını da "ağabey-kardeş" gibi olduğunuz Başkan Yardımcın çekiyorsa gitmen gerekir. Evet, istikrar güzeldir, ancak hatada istikrar göstermek, abesle iştigaldir. Albayrak ille de devam edecekse göreve, "sonuna kadar arkasındayım" dediği Teknik Direktör Ziya Doğan'ı can düşmanı bellemiş yöneticilerle nasıl yola devam ettiğini ve Doğan'ı yerden yere vuran Necmi Perekli'nin nasıl menajerlik koltuğunda oturduğunu cevaplamalıdır. Ninni dinleyen çocuklar bugün kazık kadar adam olmuştur ve kendi çocuklarının aynı ninniyle büyümesine de karşıdır. Sevgili hemşerim Albayrak, Trabzonlunun tutkusunu da iyi bilir, tepkisini de!.. Zifiri karanlıkta, parlak yarınlardan bahsetmeye son vermeli ve gerekeni yapmalıdır!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.