Ameliyat masası

A -
A +

La Liga... Dünyanın en gözde liglerinden biri. Dünyanın belki de en büyük iki takımının at oynattığı meydan. Evet Real Madrid ile Barcelona'nın arenası orası. Bu iki ezeli rakip bu sezon nefes kesen bir yarışa girdi. Son haftaya kadar süren şampiyonluk yarışında Real Madrid, son maçın son 10 dakikasında attığı gollerle ipi göğüsledi. Barcelona yıkıldı, ama ağlamadı. Canhıraş feryatlar atmadı. Kimseye çamur atmadı. Suçlu aramadı, suçlamada bulunmadı. Bu bir spordu ve mücadele bittiğinde bir kazanan, bir de kaybeden olacaktı. Buz gibi bir gerçekti bu ve değişmeyecekti. Çok büyük bir yarış vardı, pasta devasa ölçüdeydi. Yatırımlar, planlar bizim 4 büyüklerin toplam hesaplarından kat be kat fazlaydı her bir dev için. Ancak, büyüklük bu olmalıydı ki, kazanan sevinmeyi, kaybeden üzülmeyi bildi. Ne biri sevinirken diğerini rencide etti, ne diğeri üzülürken berikini kötüledi. Hem çok farklı bir boyuttaydı onların rakipliği. Biri İspanya'yı temsil ediyordu, diğeri aynı ülkede yaşayan Katalan azınlığı. Otorite ve isyan karşı karşıyaydı, bir spor mücadelesinde ve hırs ne kadar büyük olursa olsun gölge düşmedi fair-playin üstüne. Son hafta... O son haftaya girildiğinde, Real ikili averajla önde, Barcelona ikinci sıradaydı ve hemen 2 puan gerilerinde UEFA şampiyonu Sevilla, enselerine üflediği devlerin tökezlemesini bekliyordu. Bir önceki hafta, Barcelona 89'da yediği golle galibiyeti kaçırırken, Real aynı dakikada attığı golle beraberliği kurtarmıştı. Messi, eliyle gol atmıştı! Bunlar konuşuldu mu? Para, şike.... Yok, olmadı bizim alışageldiğimiz şeyler İspanya'da. Son hafta maçlar oynandı. Herkes sonuçlara razı oldu. Kazanana da kaybedene de tebrikler. Bu hemen hemen herkesin az çok bildiği olayları tekrar hatırlatmamın, detaya girmemin sebebi ise hâlâ geçmiş sezonları konuşanların dikkatini çekmek. Sezon bitmiş, 100. yılında şampiyon olmuş F.Bahçe'nin Başkanı Aziz Yıldırım, zafer duygularını dile getirirken, "Denizli'yi unutmadık" demekten sıkılmıyor. O Aziz Yıldırım ki, yaptığı icraatlarla Türk futbolunda yeni bir çığır açmış, yola ışık tutmuştur. Ancak aynı insan aydınlattığı kadar alanı da karartmaktadır. Neden bu öfke, anlamak mümkün değil. Sadece Yıldırım mı? Tabii ki hayır. Aziz Başkan'la başlamamın sebebi, son şampiyon olmalarıdır ve yaptığı olumlu işlerle de liste başı olmayı hak ediyordur. Sayın Demirören ile Canaydın'ın farkı yoktur diyeceğim de, maalesef! Onların Yıldırım'dan farkı, olayın sadece karanlık tarafında yer almalarıdır. Ortaya koydukları, alkışlanacak bir durum yoktur. Mevcut alkışlar ise protesto niteliğindedir. Ancak mesele o, bu, şu başkan da değildir. Masada yatan Türk futboludur ve yeterli ışık olmazsa neşter yanlış bir yere vurulacaktır. Ameliyat olumsuz sona ererse, herkes kaybedecektir. Bizden hatırlatması. >> Çatlamaya görsün! Trabzonspor'da yönetim komedyası devam ediyor. Şampiyonluk hedefleyen takımlar bir bir yıldızları kaparken, bordo-mavili takım yerinde sayıyor. Herkesin ağzında bir şampiyonluk şarkısı ama ortada ne müzik var ne söz. Başkan başka, yardımcısı başka konuşuyor, her yönetici yaptığı açıklamayla bir diğerini yalanlıyor. Birlik, beraberlikten bahsedip destek isteyen Albayrak Yönetimi, kendi içinde bir olmaktan aciz. Bütün bunlar gün gibi ortadayken, nasıl oluyor da o koltuklarda oturabiliyorlar anlamıyorum. Hiç mi vicdanları sızlamıyor, hiç mi utanmıyorlar? Yüzlerinin kızarması için daha kaç tokat yemeleri gerek?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.