Affetme duygusu

A -
A +

İnsanın ruh dünyası çok farklıdır. Değişik duygu içinde olduğumuzda bazı hataları yapma durumu olabilmektedir. Akıl ikinci plana atılıp duygunun hâkim olduğu durumda yanlış yapma ihtimali artmaktadır.

 

O hâlde her an tetikte olmak düşünmeden konuşmamak, öfke kontrolünün bilincinde olmak gerekmektedir. Şunu unutmamak gerekir ki cezaevleri “Bir anlık öfkeyle yaptım, pişmanım” diyen suçlularla doludur. Son pişmanlık fayda etmez. Bir anlık öfke ile “Sen sen olmaktan çıkma!” Böyle durumlarda öfke kontrolünün aşamalarını hatırlayıp uygulamak gerekiyor. Yani; öfke halinde;

 

Ayakta iseniz oturun. Kapalı yerdeyseniz açık alana çıkın. Derin nefes egzersizi yapmak sizi oldukça rahatlatır doğru karar vermenize, sakinleşmenize neden olur. Yüzünüzü yıkayın ki su enerjisi sizi normale döndürür.

 

Bütün bunların yanında huzura kavuşma kafanızda olayı büyütmemek için “affetme duygusunu” seçebilirsiniz. Tabii bu o kadar da kolay olmayacaktır. Sizi devamlı engelleyen bir nefsiniz ve de şeytanınız olacaktır. Onlarla mücadele pek çetin olur, zafer kolay gelmez. Affetmenin mükafatı büyüktür. Affetmenin nefse zor gelen tarafı olabilir. Çünkü nefis ve şeytan insanı affetme yönelişinden alıkoymaya çalışır. Nefsi yenmek ve affedici olmak için şu hususlara dikkat etmek gerekir.

 

-Affetmenin büyük bir erdem olduğunu düşünmek. Affedememekten Allah’a sığınmak, affedici olmak için dua etmek. Kusur işlemenin beşerî bir özellik olup insanların Yüce Yaratan'a karşı bile suç işlediklerini, dolayısıyla bize karşı yapılan hataları büyütmemek gerektiğini değerlendirmek. Affetmenin insanı yücelttiğini hesaba katmak. Affetmenin başlangıçta nefsimize çok ağır gelse de sonuç itibarıyla çok “tatlı” olduğunu görebilmek. Her yangını söndürmek mümkündür, ateş su ile zehir panzehir ile hüzün sabır ile aşk ayrılık ile söner. Fakat kin ateşi asla sönmez, der Beydeba...

 

     Nurettin Bozan

 

 

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

     Senden sonra

 

 

 

Sen benim diğer yarımdın,

 

Senden sonra ben bir hiçim.

 

Hem yoğum hem de varımdın,

 

Senden sonra ben bir hiçim.

 

 

 

Kor alevde nar olmuşum,

 

Yüreğime dar olmuşum.

 

Meğer senle var olmuşum,

 

Senden sonra ben bir hiçim.

 

 

 

Çoğum sendin, azım sendin,

 

İlk baharım, yazım sendin.

 

Bu gönlüme nazım sendin,

 

Senden sonra ben bir hiçim.

 

 

 

Yana yakıla ararım,

 

Güllere seni sorarım.

 

Ben bana nasıl yararım?

 

Senden sonra ben bir hiçim.

 

 

 

Aldığım her nefes düğüm,

 

Hep çile, keder gördüğüm.

 

Çözülmüyor bu kördüğüm,

 

Senden sonra ben bir hiçim.

 

 

 

Mustafa Sinan’ım sensiz,

 

Beden nasıl yaşar tensiz?

 

Gömsünler beni kefensiz,

 

Senden sonra ben bir hiçim.

 

 

 

     Mustafa Sinan Ay

 

 

 

 

 

DUYGU DAMLASI

 

 

 

Bayramınız mübarek olsun

 

 

 

Bugün Ramazan Bayramı... Müslümanların sevindiği, birbirini tebrik ettiği, hastaların yaşlıların ve büyüklerin ziyaretine gidilmesi gereken eş dost hısım akrabayı ziyaret etmenin bir gelenek olarak devam ettiği sevinme ve sevindirme günü... Osmanlı geleneğinde Bayramlarda neler mi olurdu? Bizim geleneğimizde ramazan ve kurban bayramları çok önemli kabul edildiğinden bunlar her kesimde yerleşmiş ve tören hâlini almış bir şekilde kutlanırdı. Bayram törenleri bayram sabahı camilerde veya musalla denilen açık alanlarda kılınan namazdan sonra başlardı. Küçükler büyüklerin elini öper, büyükler yakınlarına ve çocuklara hediyeler dağıtır, kapıya bayramlaşmaya gelen çocuklara bayram bahşişi verilirdi. Bugün bu gelenek Anadolu’da hâlen sürmektedir. Biz de bu vesileyle bütün okuyucularımızın Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.