ATASÖZÜ

A -
A +
İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah/Doğruların yardımcısıdır Hazreti Allah...
 
 
 
İki büyük tehlike
 
Osmanlının adaleti, Türklerin kabiliyeti sayesinde kısa sürede üç kıtaya yayıldı. Milletimizin büyüklüğü, göz kamaştıran azameti, içli-dışlı düşmanların bitmek bilmeyen saldırılarına maruz kaldı. Tarihin sayfaları entrikalarla doludur.
Oğuzhan’dan başlayıp Osmanlıya kadar, fazilet ve cesaretin dimağlarını oluşturan Türkler, yıldırım hızıyla dünyanın her köşesine hâkim olmuşlardır. Düşmanlar bu haşmete karşı birçok şeytani planlar hazırlamış, riyakâr bir siyasetle dünyayı aldatmışlardır.
Başımızı biraz da maziye çevirelim. İhtişamı gözler kamaştıran Osmanlı, bir cihan hâkimiyeti kurdu. Gittiği her yere İ’lay-ı kelimetullah’ı (Allahü teâlâ’nın kelamını yüceltmek, yaymak) götürdü. Medeniyet anlayışının temeline insanı yerleştirdi. Ona değer verdi, onu kalkındırdı. Batılılar gibi sömürmedi, köle gibi çalıştırmadı. Bundan dolayı da yeryüzünün en asil ve temiz bir milleti oldu.
Öyle bir an oldu ki, haksızlık karşısında Türk'ün kaldırdığı parmak, fırtınalar kopardı. Asırlar böyle geçti. Korkudan Batı, uzun yıllar milletimizin gönlünü kazanmak için birçok riyakâr fedakârlıklara katlandı. Bizden gibi göründü.  İşte Osmanlı, Batılılara bu kadar korkular yaşatacak kadar büyük bir devletti. Bu kudretin gücünü, maneviyattan, temiz damarlardan akan kandan aldı.
Hiç şüphe yok ki, Batı bu varlığı ve büyüklüğü kabullenemezdi. Bu gücün durdurulması, sona erdirilmesi gerekiyordu. Batı âlemi korkulu rüyalardan bir an önce kurtulmak istiyordu. Türk’ün şahlanışı karşısında bir rüzgâr gibi dağılıp gidiyor, tutunamıyorlardı. Bu vaziyeti endişe içerisinde takip ediyor, milletimizin akıllara durgunluk veren başarısını durdurmanın yollarını arıyorlardı. Bu maksatla bütün saldırılarını bir noktada topladılar. Çareyi Osmanlıyı yıkmakta gördüler. Üzülerek belirtmek gerekirse bu sinsi oyunlarla kendi benliğinden uzaklaştırmayı başardılar. Koskoca bir başı gövdesinden ayırdılar. Dünyada adalet, emniyet, huzur kalmadı. Bugün dünyada nerede berbat bir iş varsa, nerede bir huzursuzluk varsa, altında hiç şüphesiz materyalist ve emperyalist ideolojiler yatar. Bugün de ülkemizi yine aynı hazin bir hâle uğratmak için var güçleriyle çalışmaktalar. Millet bir olmalıdır. Uyanmalıdır, tehlikeyi sezmelidir...
             Mehmet Can
 
 
ŞİİR
 
         Mevla’m
 
Doldurma içini gamla.
Derdin daim kalır sanma.
Bir kapıyı kapatırsa,
Nicesini açar Mevla'm.
 
Dünya durmaz daim döner.
Dinmeyen sancılar diner.
Rahmetleri birer, biner.
Yağmur gibi saçar Mevla'm.
 
Kalbini mahzun eyleme.
Asla kem sözü söyleme.
Hükmeder bütün âleme.
Koymaz seni naçar Mevla'm.
 
Meyletme dünya kârına.
Kalmaz belki de yarına.
Bakıp da kalp ayarına,
Kullarını seçer Mevla'm.
 
Sarıl İslâm'ın ipine.
Uy Resul'ün sünnetine.
Koyup Firdevs Cennetine,
Köşklerini döşer Mevla'm.
 
             Zuhal Güzel
 
 
SAĞLIK OLSUN
 
Balın binbir şifası: Kahvaltı sofrasının vazgeçilmezi bal, öksürük, kabızlık ve nezle gibi hastalıkların tedavisinde doğal ilaç olarak kullanılabildiği gibi içerisindeki vitamin, mineral ve aminoasitler ile çocukların gelişiminde faydalı oluyor. Dahası kanseri önleyerek vücuttaki zararları mikropları kırıyor. Bilim adamları, balın yaraların iyileşmesini de hızlandırdığını açıklıyor. Balın yaralara sürüldüğü zaman, dirençli olarak bilinen bakterileri bile öldürdüğü tespit edilmiş durumda. Balın yaraların hava almasını engellediği ve yüksek şeker oranı sayesinde, bakterilerin çoğalmasını durdurduğu belirtiliyor. Balın bakterileri öldürme konusunda şekerden yapılmış bir macundan, 3 kat daha etkili olduğu ve balın staphylococcus bakterisinin çeşitlerinin üremesini de etkili bir şekilde durdurduğu kaydediliyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.