Hakikati öğrenmiş olmasaydım hayatımın ne mânâsı kalacaktı?

A -
A +

“Madem her şey burada ortaya çıktı, eksik yanlar kalmasın; benim de anlatacağım sırlarım var! Onları da anlatayım."

 

 

 

Bu kalın defteri niçin almıştım? Yazmak için. Anlatmaya küçük bir ümidim olsaydı bu zahmetli yazmak işine kalkışır mıydım hiç? İnsanın deşarj olup muhakkak kendini boşaltması lazım geldiğine inananlardanım. Bu hadiseler yaşanmasaydı, belki bunları yazmayacaktım. Tesadüf diye bir şey yok her şey takdir-i ilâhi. Ah, dünya ah! Hakikati görüp öğrenmiş olmasaydım hayatımın ne mânâsı kalacaktı? Şimdiki imkânlarımı ve rahat hayatımı belki de bu güzel niyetime borçluydum…

 

Zaten “Bitirimler” muhitimden uzak duruşumun, sessizliğimin bir sebebi de; kitaplarda tanıştığım ve benimsediğim rol model insanları muhitimde bulamayışım olmuştu.

 

Hayatta hiçbir zaman kafamızdakiler kadar harikulâde şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim. Tanju’ya döndüm: “Eskiden seninle şöyle oturup da her şeyi doya doya bir konuşamamıştık bugünkü gibi! İyi de oldu, bütün içimizdekileri döktük…” Benim bu şekilde son noktayı koymak istememe diyecekleri vardı ki hemen “Evet” demedi. Biraz etrafına bakındı sonra sıkıca ellerimden tuttu: “Madem her şey burada ortaya çıktı, eksik yanlar kalmasın; benim de anlatacağım sırlarım var! Onları da anlatayım. Öyle son noktayı koyarsın…” dedi.

 

Bakalım Tanju’mun “sır” dedikleri nelermiş göreceğiz.

 

 

 

Yılanı delikten çıkarmak için,

 

Siyaset ilmiyle tatlı söz gerek.

 

Kişi hidayete kavuşmak için,

 

Muhabbet tohumlarını ekerek,

 

Kalbi îmân dolu, temiz öz gerek.

 

 

 

Hep doğru söyle dikkat et diline!

 

Yanlış yapan kapı kapı dilene!

 

Müjdeler var gözyaşını silene.

 

İnsan hatalar yapar bilmeyerek!

 

Tövbe için, kızarmayan yüz gerek!

 

 

 

Sebat gerek, sabır taşı örmeye,

 

Şükür gerek, rahat ömür sürmeye,

 

Malum olan hakikati görmeye,

 

Gece gündüz Allah Allah diyerek,

 

Baştakiyle olmaz, kalbde göz gerek!

 

 

 

Zaman durmaz, devam eder akmaya,

 

Vakit olmaz, dönüp geri bakmaya,

 

Güç yeter mi aşk ateşi yakmaya?

 

Sakın olmasın zehirli engerek!

 

Temizlenen yüreklerde köz gerek.

 

 

 

Hoca söyler hakikati ağlatır,

 

Ağlamaya kara peçe bağlatır.

 

İçten içe yürekleri dağlatır.

 

Çalışmazsan başın öne eğerek.

 

Söz, öz, köz gerek, biraz da naz gerek!

 

                    ***

 

     TANJU’NUN SIRLARI!..

 

Bu akşam dolunayın lacivert semada asılı kocaman gümüşten bir top avize gibi parlaması boşuna değildi. Sanki huzur ve saadetimizin ve en iyisinden bir ev sahibi olma hissiyatımızın verdiği iç rahatlığımıza iştirak ediyordu. Sevindiğimize bütün canlı cansız varlıklar da seviniyordu. Ya da bana öyle geliyordu.

 

Tanju’m da aynı şeyleri düşünüyor olmalıydı ki kalkıp pencereye doğru yürüdü, camı açtı, elini dışarı uzattı:

 

- Bak, görüyor musun?

 

- Neyi?

 

- Ne olacak şu muazzama manzarayı! İşte geniş ufuklar, işte başı bulutlara yükselen çeşit çeşit ağaçlar... Ya dolunay! İtiraf et ki ay burada daha başka türlü parlıyor.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.