Hastasına moral veren bir terapist gibiydim...

A -
A +

Kazandığım güzel ahlakla gülümsüyordum bütün mahlûkata, ömür boyu hep tebessüm ettim herkese çok şükür. 

 

 

 

Kendimi bir yandan haklı bulurken bir yandan haksız bulup kızmak, tuhaf bir duygu seliydi. Bu yüzden İTİRAFLARIMI okurken, mümkün olduğu kadar sıradan bir okuyucu gibi objektif okudum. Yazdıklarımda adil davrandığımı gördüm, rahatladım pek huzur duydum. Bana bu hâlet-i ruhiyeyi kazandıran Doktor Nefise görümceme ve biricik hayat arkadaşım Tanju’ya çok duâlar ettim, teşekkürüm nihayetsizdi zaten.

 

 

 

İhtiyarlar perişan, üzüntülü gönüller,

 

Gençler ateş püskürür, saçılır göğe küller.

 

          ***

 

Kazandığım güzel ahlakla gülümsüyordum bütün mahlûkata, ömür boyu hep tebessüm ettim herkese çok şükür. Hayatından memnun görünen ve hastasına moral veren bir terapist gibiydim. Bilhassa hanımların ruhi ve davranış bozukluklarını teşhis ve tedavi eder duruma yükselmiştim. Hissi ve psikolojik meselelerin üstesinden gelmelerine ve hayat kalitelerini artırmalarına yardımcı oluyordum her daim. Depresyon geçirenlerin, fobileri olanların, anksiyete, fiziki veya psikosomatik bozukluk ve davranış problemleri gibi birçok hastalığın tedavisinde rol alıyordum farkında olmadan. Şahsi arzularımı, beklentilerimi bir kenara itmiş veya dondurmuş “Elbet iyi günler, er veya geç gelecek ve o günler çok da uzak değil…” diye düşünüyordum. “İhtiyar babaanne iyimser olmalı, ‘Polyannacılık’ oynamalı, yüreği kan ağlasa da gülümsemeli… Her şey olacağına varır, problemler tek tek olsa da bir gün çözülür, hiçbir şey sonsuza kadar süremez…” diyordum. Kendi medeniyetime uzak yetiştirildiğim için illa da Garp kültüründen yani Batı tarzı hayat anlayışından misaller vermeden edemiyordum. Oysa bizim Türk-İslâm medeniyetimiz; hüsnüzan etmenin diğer ifadeyle hoşgörü sahibi olmanın erişilmesi kolay olmayan zirvesini yaşamıştır tarih boyunca. Arada sırada böyle gaflarım olursa kusuruma bakmamanızı, bilhassa müsamahalı olmanızı istirham ederim.

 

 

 

Hiç kimsenin ettiği, kalır mı yanına kâr?

 

Zâlimin zulmü varsa, mazlumun Allah'ı var!

 

          ***

Bir gün Tanju ve görümcen Doktor Nefise ile oturuyorduk. Söz döndü dolaştı gençlik senelerimizdeki hızlı hayatımıza kadar geldi. Ben de o boş vermiş, vurdumduymaz hâlimi, haylazlığımı düşündükçe utandığımı, o şekilde devam edenlerin perişan akıbetlerini yeniden anlattım. Gayr-i ihtiyari hepimiz de son hâlimize hamdettik, şükürler ettik defalarca. “Yoksa onlardan ne farkımız olacaktı?” deyip son noktayı koyunca Nefise Doktor’um:

 

- Her ne olursa olsun, güzel insan olmaktan kesinlikle vazgeçmemek, iyilikten, iyilerden hiç ayrılmamak lazım kıymetli gelinim.

 

- Hemfikirim Nefise Hanımefendi Kardeşim.

 

- Hatta kötülük yapana da iyilik yapmalı. Hani bir ecdat sözümüz “Kazanacaksan dost kazan, düşmanı anan bile doğurur…” diyor ya! İşte yolumuzun aslı da hulâsası da yani özeti de bu.

 

- Gerisi…

 

- Gerisini ne ben söyleyeyim ne de siz sorun!

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.