“Karındaşım ne o şimdiden pes etmişe benziyorsun!"

A -
A +
Gök gürültüsü gibi patlayan kahkaha, birdenbire yerini kıs kıs gülmeye bırakıverdi. 
 
Düşüncelerden bir türlü kurtulamıyordu Doğan Bey:
"Bütün sevdiklerimiz, bitmez, tükenmez hazinelerinden dua ediyorlarmış gibime geliyor daima. Bu duyuş ve sezişlerim nihayetsiz kuvvet veriyor, cesaretimi artırıyor. Muhterem bu zevatın bir kılına bile zarar ziyan gelmesini, şu ve ya bu şekilde üzülmesini, başının öne eğilmesini asla istemem. Âh! Evet! Yol da bitmeyecek, benim hayallerim de.”
“Ne anlatsam, ne desem de edepsize haddini bildirme ateşim sönmeyecek sanıyorum. Hiçbir zaman vazifemin kutsallığını unutmayacağım. Bu azim, gayret ve muhabbet, öldükten sonra da beni mesut ve mutlu eyleyecek ebediyen…”
“Ne o Doğan Beyim?”
Bu Can karındaşı, yoldaşı Boğa Hasan Beyin uzun yol boyunca söylediği ilk sözüydü. Doğan Bey, yorgunluktan küçülen gözlerini elinin tersiyle silerek Atmaca Nuri Beye göz kırptıktan sonra geri dönüp, Hasan Beye;
“Söylesem darılırsın…”
“Söyle derdini. Neye darılayım ki?”
“İnanmıyorum…”
“Darılmam diyorum…”
“!!!”
“Haydi artık susma…”
“Bugün sana yemek yok…”
“Yapma Beyim. Her şeyi de... En acımasız kefereleri bana bırak ama yemeksiz koma…”
Gök gürültüsü gibi patlayan kahkaha, birdenbire yerini kıs kıs gülmeye bırakıverdi. Yerlerinde duramıyorlardı. Sıtmaya tutulmuş gibi ritmik sarsılmaları atları da hareketlendirmiş, hızlarını artırmalarına sebep olmuştu. Neden sonra kendini toparlayan Hasan Bey, Doğan Bey’e laf atmadan edemedi;
“Acıklı hâlime gülersin tabii.”
“!!!”
“Hey! Doğan Bey!”
“!!!”
Gülmekten olsa gerek cevap vermedi.
“Karındaşım ne o şimdiden pes etmişe benziyorsun. Hani nerede kaldı atı şahlandırarak tozu toprağı birbirine kattığımız o Bursa çıkışı? Konuyu değiştirsen de gözümden kaçmıyor. Dalgın dalgın nereye böyle?” diye seslenince Doğan Bey, düşmemek için kapaklandığı atının boynundan doğruldu. Derin derin havayı soludu. Yeniden keşfeder gibi etrafa bakındı. Vahşi tabiatın ortasında bir derenin içindeydiler. Erişilmesi imkânsız bir kubbe gibi duran gökyüzünü kontrol ederek, peş peşe yer yer uçurumlarda kaybolan patikadan tecrübelerine dayanarak yönlerini ayarlıyor, hedeflerine doğru durmadan gidiyorlardı. Boğa Hasan istediği cevabı hâlâ alamamıştı;
“Böyle nereye kadar Beyim?”
Gülümsedi. Sanki yol arkadaşlarının ihtiyaçlarını ve ne durumda olduklarını bile unutmuş gibiydi. Belirledikleri vakitte hedeflerine varmak için şartları zorlayacaklardı elbette. Can arkadaşlarına takılmak ve biraz da oyalamak için durmadan mevzu değiştiriyordu;
“Ayı avına!..” diyerek hem ayıların sıkça rastlanılacağı bir yere geldiklerini ima etmek, hem de üzerine gittikleri adamın ayıdan daha beter biri olduğunu, mutlaka avlamak gerektiğini vurgulamak istedi. Yalnız gülmekle yetinen Atmaca ilk defa konuşmalara iştirak etti. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.