"Yarın çok mühim misafirlerim var Fatıma Hanım..."

A -
A +
"Kara Medresenin müderrisleri evimizi teşrif edecekler. Buna devlet kuşu derler hanım!"
 

Derin hayallerinden “Fatıma Hanım uyuma! Ayakta uyumak buna derler!” sesine gözlerini açtı:
- Hay Allah iyiliğini versin Koyunlucalı, sen misin?
- Benim ya!
- Sessiz yaklaştın.
- Her zamanki gibi geldim de sen dalgındın!
- Deme!
- Dedim gitti! Yarın çok mühim misafirlerim var Fatıma Hanım.
- Hayırdır Koyunlucalı.
- Elbette hayır!
- De hele; kimler gelirmiş hanemize?
- Pek kıymetli, münevver zât-ı muhteremler…
- İyice meraklandım?
- !!!
Koyunlucalı Ahmed Efendi keyifliydi. Sağına, soluna bakındı. Sanki bir sır saklıyordu da kimseler hemen duymasın istemiyormuş gibi bir hâli vardı. Fatıma Hatun ise meselenin içyüzünü anlamak istiyordu.
- Maşallah, bakıyorum keyiflisin de…
- Nasıl keyifli olmam! Kara Medresenin müderrisleri evimizi teşrif edecekler. Buna devlet kuşu derler hanım, devlet kuşu!
- Devlet kuşu her haneye konmaz derler!
- Bizim kapı farklı!
- Şaka!
- Hakikat! Ne şakası!
- Davar ve tezek kokan evlerde koca âlimlerin ne işi olabilir ki? Yanlış duymayasın!
- Hanım hanım! Daha kocamadım! Bizzat, kulağıma eğilerek söylendi.
- Ne dediler?
- “Müsaitseniz; yarın size, bir teşehhüd miktarı kadar uğrayacağız. Hususi konuşacaklarımız var” dediler.
- Hususi ya! Ne olabilir ki?
- Fazla izahat istemedim. “Olur, başımın üstünde yeriniz var. Kapım sizin gibi âlimlere daima açık” dedim, memnuniyetle kabul ettim.
- Allah Allah! Pek manidar!
- Sadece ziyarettir. Başka hanelere de gittiklerini duymuştum. İzah etmedi, ben de üstelemedim.
- Gelmelerinin bir sebebi ve hikmeti vardır mutlaka!
- Bence de!
- Hazırlık yapayım bari. Kaç kişiler?
- Tam sayılarını bilmiyorum. Herhâlde altı yedi… Konu komşuyu da hesaba katarak on beş, yirmi kişilik hazırlığımız olsun.
- Tamam, kaç kişi gelirse gelsin, merak etme bey. Her şeyi hazırlarım, yüzünü kara etmem evvel Allah! Tarhana, keşkek, kavurma, yağ, bal, peynir, taze ekmeğimiz de var şükür… Her an istenecekmiş gibi hazır, tam tekmil emrinizde!
- İşte hanım dediğin böyle olur!
- Amaan efendi!
- Övülmeyi de hiç sevmezsin ama hak ediyorsun!
- Vazifemiz efendi, vazifemiz!
- !!!
Her hâliyle mesut bir aile reisi olan Koyunlucalı Ahmed Efendi edep, adap timsali tatlı laf atışmalarıyla akşam yemeği için sofraya oturduğunda günün yorgunluğunu çoktan unutmuştu. Şimdi istirahat zamanıydı. Karnını doyurup yatsı namazını kılar kılmaz uyumaktan gayri bir şey düşünmüyordu. “Bismillah” çekip sıcak tarhana çorbasına şimşir kaşığını daldırdığında çocuklar da koşuşarak içeri girdiler. Hepsinin de ellerinden yüzlerinden sular damlıyordu. Belli ki abdest almışlardı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.