Yolun nereye gideceğine dair bir fikirleri yoktu...

A -
A +
Yeğeninin sağına yanaştı, atının kolanlarını kontrol etti. Sağlamlığından emin olması lazımdı.
 
İbrahim:
- Bahar bir başka… İnsanın içi ferahlıyor! Kış; azap gibi geliyor!
- Her birinin ayrı bir yeri ve güzelliği var! Tabii ki görene! Birkaç ay sonra bu yeşilliklerden eser kalmaz herhâlde.
- Evet, yaz sıcak… Bu güzel mevsimleri yaşamak lazım.
- Yeni yerini bakalım beğenecek misin? Orada ne yapacaksın?
- Bakalım!
- Peki İbrahim; gördüklerini, yaşadıklarını yazacak mısın?
- Duruma bağlı, seyredip düşüncelere dalmak daha farklı şey.
- Dikkat et! Yolların yabancısıyız; tehlikeli uçurumlar, geçilmez nehirler, aşılmaz kayalar, yavrusu olan ayılar, kurtlar, çakallar ve daha beteri şeyler de aniden çıkabilir önümüze! Onun için bir gözün yolda, diğeri de bende olsun! Ne olur, ne olmaz dikkatli ol; iyi takip et!
- İnşallah emmi…
- !!!
Yeğeninin sağına yanaştı, atının kolanlarını kontrol etti. Sağlamlığından emin olması lazımdı. Allah muhafaza; eğer, gem, yular, kolanlardan biri zayıf tutturulmuşsa; uçurumlardan yuvarlanmak, attan düşmek an meselesiydi. Mübarek bir emanet taşıdığının farkında olarak, ana patikaya kadar onu takip etti. Girdikleri yolun nereye gideceğine dair fikirleri yoktu, atları öylesine kendi hâllerine bıraktılar. Onların firaseti daha sağlamdı.
- Rahmetli dedem; Molla Bekir; “insanoğlu kanatsız kuştur” derdi. Dün nerelerdeydik, bugün nerelerdeyiz baksana İbrahim?
- He ya emmi! Kanatsız kuş misali nice dağlar aştık geldik. Şimdiden Hasankale’yi, mahalle arkadaşlarımı, kaleyi, Aras kıyısını, çermikleri, daha mühimi medresemizi, hocalarımızı özlemeye başladım.
- İnsan bu yeğenim; hem özler dayanamaz, hem de gider, duramaz!
- Elinde değil demek! Garip!
- Hem garip hem de hızlı yaşıyoruz… Çok şeyi aynı anda yaşamak bu olsa gerek. hiçbirinin tadını almadan, sonunda hissiz bir şey olup çıkmak fena!
- Hayat, faydalı olunca bir mânâ ifade ediyor olmalı.
- Canım yeğenim benim! Hep “hikmet” konuşuyorsun!
- İnşallah öyle olurum muhterem emmim… “Hikmet, kıymetli malumatlar, değerli bilgiler, müminin kayıp malı gibidir, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir” derdiniz!
- Öyledir yeğenim. Ebû Hüreyre, radıyallahü anhın rivâyetine göre, Resûlullah aleyhisselâm, şöyle buyurdular: “(el-Hikmetü dâlletü'l-mü'min/Hikmet (yani fen ve sanat), müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın!”
- !!!
- Sevgili yeğenim; “kayıp” diye tercüme edilen kelime “dalle”dir. Çünkü, kaybolan mala böyle denilir. Bizim buralarda, kaybolan büyük baş veya küçük baş hayvanlar hakkında da kullanılır. Umumiyetle insanlar; kaybolmuş malını şiddetle, sıkı sıkı aradığından dolayı “hikmetli söz” de kayıp mala benzetilmiştir. Yâni mümin, hikmet peşinde koşarken, hikmetli sözleri de aramalı; bulduğunda da herkesten ziyâde elde etmeye gayret etmelidir, kıymetli yeğenim. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.