"Sıcak bir gülüş, bin buz dağını eritebilir"

A -
A +
Kısa bir sessizlikten sonra daha şiddetli gülüştü çocuklar. Ali, fena alınmıştı!..
 
 
Aklından geçirdikleriyle oldukça kalabalık olan sınıfa girdi Ali. Girmesiyle de bir gülüşme başladı ki sorma. Neye uğradığını şaşırdı. Çağrı, ne demek istediklerini anlamış olmalı ki büyük bir cesaretle çıkıştı:
- Ne gülüyorsunuz be? Ayı mı oynatıyoruz?
- !!!
Kısa bir sessizlikten sonra daha şiddetli gülüştü çocuklar. Ali, fena alınmıştı bu beklenmedik karşılanmaya. “Eyvah! burada da işim kolay olmayacak” dedi, boyun büküp bekledi meçhul akıbetini. Orta yerlerden birilerine işaret etti Çağrı:
- Yılmaz, Oğuz; yeni gelen Ali arkadaşımız, sizin yanınızda otursun.
- Dünyada olmaz!
- Ne demekmiş dünyada olmaz? Babanızın mülkü mü?
- Babamızın mülkü değil de biz kiminle oturup oturmayacağımıza karar veremeyecek miyiz?
- Görürsünüz, öğretmen gelsin!
- Sen de görürsün hele bir dışarı çıkalım! Çağrı üstelemedi. Arkalarda başkalarını aradı gözleri.
- Can kardeş, sizin sıra da müsait…
- Sakın ha! Bize dar geliyor, sıkışamayız, deyip gülünce bütün sınıf da kahkahayı bastırdı. En arkalardan Hasan ayağa kalktı.
- Çağrı, Ali kardeş isterse benim yanımda oturabilir. Yerimiz müsait.
- Tamam Hasan, teşekkür ederim. Ali kardeş, sen de oraya geç.
- !!!
Çağrı, yoklamayı yaptı. Bugün ilk defa sınıf tamdı. Öğretmen, içeri girer girmez tahtaya birkaç cümle yazmaya başlarken Yılmaz, arkadaşının kulağına eğildi: “Bu yeni gelen oğlan, ağzını açmıyor, sorulara cevap vermiyor, bir sesi olup olmadığı belli değil, oysa bakışı yumuşak olan bu köylü yüzünden Çağrı’yla da aramız bozulacak. Aha gör bak!” dedi “masum” havalarında arkasına yaslandı.
Nuri öğretmen, gülüşmelerin üzerine yazdığı bu mana yüklü cümlelerle ne demek istiyordu?
Sıcak bir gülüş, bin buz dağını eritebilir.
Hayatı, müsvedde yaşamayın. Temize çekmeye vaktiniz olmayabilir.
İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.
İyi dost, iyi günde çağrıldığında, kötü günde ise çağrılmadan gelendir.
Hayatta her şey olun ama hain olmayın, vatan haini asla!
Geç yağan yağmurlar, çiçek de olsa hayat vermez hepten kurumuşlara…
Bugün ders çok keyifli olacağa benziyordu. Ali, refleks bir hareketle bu altı cümleyi de aynı titizlikle defterine geçirdi. Hocası, “Yazdıklarımdan kim ne anlıyor bakalım?” dediğinde söyleyebilecek sözler düşünmeye başlamıştı ki öğretmenin müşfik sesi duyuldu.
- Ali!
- !!!
Etrafına bakındı Ali, kendinden maada sınıfta bir başkasının olabileceğini düşünerek hemen cevap vermedi. Kimseden bir ses çıkmayınca da ayağa kalktı.
- Buyurun efendim.
Konuşma şeklinden mi, şivesinden mi ne sınıfta yine kıkır kıkır gülüşmeler oldu. Nuri öğretmen, ciddileşti.
- Ümit ederim sizi neşelendiren, gülümseten günleriniz çok olur. Bıkıp usanmadan her zaman dediğim gibi, gülmek en çok siz çocuklara yakışır, o hâlde her zaman; gülekalın çocuklar… Unutmayın çocuklar, bütün insanlar aynı dilde gülümser.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.